P1| BÖLÜM 3

338 214 543
                                    

Çocukluğum: Hadi kandıralım birbirimizi.

Çocukluğum: Ben kanacağım sana. Gerçek olmayacak olsa bile hayallere tutunmak hep güzeldir değil mi denizim.

Çocukluğum: Ben sen de boğulalı tam 5 sene oluyor. Kurtar beni kendinden ne dersin?

Gözlerim gördüğü şeyleri anlamamakta ısrar ederken tam 3 kere okudum yazdıklarını. Kapı zili irkilmeme sebep olduğunda iç çektim. Kapı açıldığında karşımda tanımadığım bir yüz arkasında Gizem vardı. Rüzgar olduğunu tahmin ettiğim kişi yüzüme bile bakmadan içeriye geçti ve turuncu koltuğa oturdu.

"Rüzgar?" dedim soru sorduğumu belli eden ses tonu ile.

"Evet benim." Gizem de asık suratla onun yanına geçip kendini koltuğa bıraktığında gözlerim Rüzgar'a döndü. 

Sarı saçlar, yeşil gözler ve olabildiğince keskin bir çene hattına sahipti. Elleriyle saçlarını geriye doğru attı ve hafif çekikliğini koruyan gözleri bana döndü.

"Değişmişsin." dedi beni süzerken. "Zayıflamışsın, yüzün değişmiş. Bir de sen-" sustu. 

"Sen saçlarını mı boyattın?" şaşırmış gibi bakıyordu. Başımla sorusunu reddettim. Gizem'e döndüğünde bakışlarım göz göze geldik. Bana ne yaptığımı anlamayan bir halde bakıyordu.

"Nasıl çıkaracağız onu oradan?" dedi Gizem kendini tutamayarak. "Ne istiyorsunuz? Onu kaçırmaya çalışırken hepimiz mi denek olalım."
Diye ekledi cümlesine.

"Onu ölüme mi bırakalım?" dedim imalı bir şekilde. 

"Hepimizin ölmesindense bir tek kişinin ölmesine razıyım." dedi Gizem. Öfkem vücudumda dans etmeye başladığı sırada konuştum. 

"Git." dedim net bir şekilde, gözlerim dolmuştu sinirden.

"Gidebilirsin." dedim yenileyerek. "Kimse buraya seni zorla getirmedi." diye ekledim kendime. 

Rüzgar ise bu tepkiyi beklemiyordu anlaşılan benden. Gizem başıyla beni onaylayıp kapıya doğru yöneldiğinde "Sadece dışın değil içinde değişmiş." dedi şaşkın sesiyle.

"Ben değişmedim. Unuttum, bunu ne zaman anlarsınız bilmiyorum ve bana bunu hatırlatmayı ne zaman bırakırsınız bunu da bilmiyorum." dedim. 

Kapı kapanma sesi geldiğinde nefesimi rahatlamış bir şekilde verdim ve omuzlarımı düşürerek koltuğa bıraktım kendimi. 

"Varsın değil mi benimle?" dedim çocuk gibi çıkan sesimle. "Ay'ın ışığı denize yansıyarak yakamozu oluşturur. İlk önce Ay'ı kurtarmalıyız ki denizin üzerinde gösterebilsin kendini." dedi .

"Sonra o Ay ışıklarını yansıtarak kurtarır denizini."

Gülümsedim, yüzümdeki buruk gülümseme onun da yüzüne yerleşti.

"Fotoğraflarına baktın mı?" dedi merakla. 

 "Hayır, onu fotoğraflardan görmek istemiyorum. Ben onu canlı göreceğim." dedim kendimden emin tavrımı koruyarak. Derin bir nefes aldım ve telefonumu açtım.

Siz: Yakamoz.

Siz: Hayatıma seni tam 22 sene önce almışım ben.

Çocukluğum: Olmuş demi o kadar? Sen doğduğunda senin kaderin benimkinin üzerine yazıldı. Sen doğduğunda ismin ağaca benimkinin üzerine kazındı gökkuşağım.

Çocukluğum: Hayal ettiğimiz gibi gökkuşağı kadar renkli bir hayatımız olacak.

Siz: Ben sadece, hatırlamadığım bir özlemle kavruluyorum.

YAKAMOZWhere stories live. Discover now