P1| BÖLÜM 11

204 156 111
                                    

"Bir kere kurtulmak yetmedi sanırım sana." dedi Ümit ben ayağa kalkmaya çalışırken. Kalbim ağzımda atıyordu ama bunu ona belli etmeden ayağa kalktım. Duruşumu dikleştirdiğimde gözlerimi siyah yaşlanmış gözlerine diktim. Arkasında duran iki tane iri yarı adam da benim Ümit'i izlediğim gibi beni izliyorlardı. Ürperdiğimi hissedebiliyordum. Korkuyordum. Hem de deli gibi.

Tereddütsüz açtım ağzımı. Ona dökeceğim birkaç kelime kışkırmasına neden olabilirdi. Bunu umursamadım.

"İstersen bir de sen gir şansın yaver gider de ölürsün belki." bir kaşını yukarıya kaldırdı bana doğru bir adım daha attığında yanımda gelen çocuğun nerede olduğunu düşündüm. Adı neydi sahiden?

"Çok iddialı konuşuyorsun güzelim. Böyle yapma sırf Yakamoz yüzünden bana düşman kesilmeni istemem."

Gözleri omzumda asılı olan çantama gitti.

"Her şeyi geç. Ne işin var burada?" dedi sabrı kalmamış gibi. Üzerime attığı her adımda biraz daha geriledim. Onun yüzünü görmek bile şu an benim için içeride olmaktan daha beterdi.

"Benim yerime, benden habersiz girebileceğini mi düşündün gerçekten?" dediğinde yanındaki adamlardan birisi yere yığıldı. Gözlerim faltaşı gibi açıldığına sakinliğimi korumaya çalıştım.

Cemil diğer adamın da kafasına sopasını geçirdiğinde adam büyük bir gürültü ile yere yığıldı.

" Aslına bakarsan senden habersiz girmek gibi bir niyetimiz yoktu Ümit sadece haberinin olmamasını ummuştuk. Haberin olduysa seni biraz uyutsak iyi olacak." Cemil bunları söylerken merdivenlerin hepsini çıkmıştı. Ümit'in yüzünde en ufak bir mimik hareketi bile olmazken tiksindiğini belli eden bir yüze bürünmüştü mimikleri.

"Taraf mı değiştirdin. Cidden, bu nasıl iğrenç bir taraf böyle." dedi ve merdivenlere yöneldi.

"Sen de sahibine söyle. Her ne olursa olsun asla ama asla bu şirketi onun ayağına bırakmayacağım. Ayrıca kızım." dediğinde duraksadı. Başını iki yana salladı. "İşbirliği yaptığın insanlara dikkat et. Bunlar sana kim olduklarını söylediler mi?" ağzından çıkan kahkahalar eşliğinde dik duruşunu bozmadan indi merdivenleri.

Elimi başıma götürdüm. Şimdi önemli olan kısım ise bu taşın benzerini bulmaktı.

"Taşı aldın mı?" diye sordu Cemil yerde duran adamları kenara ittirirken.

"Sağol. Ben de iyiyim." merdivenlere yönelirken sopayı bir kenara attı ve konuştu.

"İyisin işte nesini sorayım?" dedi. Başımı onaylamaz şekilde sallarken telefonuma gelen bildirime döndüm.

Esrarengiz insan: Ucuz yırttın.

Siz: Biliyorum. Sayende.

Esrarengiz insan: Taşı bana şimdi getirmen gerekiyordu normalde ama bugün olmaz. Tarih ve saat yazacağım.

Siz: Taşı getirmeden önce her şeyi anlatacaksın. Bu pazarlığa açık bir konu da değil. Bu şekilde olacak.

Esrarengiz insan: Tamamdır patron.

Telefonumu kapattığım sırada gelen arama ile bir saatlik süremi çoktan geçtiğimi fark ettim. Derin bir nefes aldım ve telefonu cevapladım.

"Efendim Yakamoz."

"Biz geldik ama sen yoksun? Dışarı çıkman ne kadar güvenilir?"

Sesinden yayılan bütün gerginliği hissedebiliyordum.

YAKAMOZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin