P1| BÖLÜM 5

273 191 499
                                    

Siz: Ne kadar telefonda kalabilirsin?

Siz: Yakamoz!

~Yakamoz'dan~

Çalışan bütün personeller bugün panik içerisinde siyah ve beyaz renkleriyle döşenmiş koridorlarda cirit atıyorlardı. Kaldığım kata kimse gelmedi, her gün en az on kişi gelir bana tahlil yapar veya tahlillerimin sonuçlarını bana açıklardı. Ancak bugün kaldığım yere kimse gelmedi. Herkes öleceğime o kadar emindi ki işime yaramayacak bir tahlilin sonuçlarını bilmem şu an onlara saçma geliyordu.

Ölecektim.

Bugün günlerden neydi bilmiyordum. Ölüm tarihimden haberim bile yoktu. %12 değildi benim yaşama olan ufacık umudum, Derya'ydı. Yarına gözlerim açık olursa ona bakıyor olacaktım. Yarına nefes alabiliyorsam onun kokusunu çekecektim içime. Ancak yarına kalbim durursa da onun uğruna durmuş olacaktı. Ölmeyi bile güzel kılıyordu. Ölmek onun uğrunda yaşamaya bedeldi.

Katın giriş kısmında bulunan, kapıya bağlı olan kart sensörü kırmızı renginden yeşile döndüğünde büyük kapı gürültülü bir şekilde açıldı. O kapıdan buraya gelebilecek tek kişi vardı. Amcam kapı henüz tam açılmadan içeriye girdi hızlı adımlarla.

"Merhaba Yakamoz." dedi bana soğuk sesiyle. Üzerinde siyah bir takım elbise olan bu adam hiç 45 yaşında göstermiyordu. Gayet dinç duran bu adam benim katilimdi.

"Saati öğrenmek istemez misin?" dedi elindeki dosyaları incelerken.

"Hayır."dedim kesin sesimle. Yaşayacağım saati sayarak vakit geçirmek güzel bir fikir gibi gelmiyordu.

"Telefonunu getirdim. Aramalara, mesajlara kapalı."dedi her gün olduğu gibi.

"Kullanabileceğin uygulamalar kısıtlı." dedi temkinli sesiyle bana telefonu uzatırken.

Telefonu elime aldığımda Derya'ya kavuşmuş gibi hissettim ama gülümsemedim. Bütün ciddiyetimi ve sessizliğimi korurken o konuştu.

"Bugün sen öldükten sonra bütün kanın bozulmaması için 14. Kattaki soğutma odasına götürülecek. Kanında bize lazım olan mineraller ayrıştırılacak ve üretilmeye başlanacak." dedi yaşama ihtimalimi yok ederek.

"Ya yaşarsam." dedim nefretle. "Yaşarsam yine ne yapacaksın?" dediğimde güldüm. Ellerimi arkamda topladım ve ona doğru birkaç adım attım.

"Eğer yaşarsam, buradan gideceğim." dedim.

"Gitmeyeceksin." dedi emin bir sesle.

"Babanın yaptığı suçların sorumluluğunu ben üstlenmem! O evinde keyifle çayını içerken ben insanlık yok olmasın diye uğraşıyorum. Bunun bedelini sen ödeyeceksin!" dedi sesini yükselterek.

"Ne!" dedim hiddetle. Babam bir şey yapmış olamazdı. Babam bu adama benziyor olamazdı.

"15. Kat neden kapalı Yakamoz?" dedi Ümit elini alnına götürerek.

"Baban bundan birkaç yıl önce, çakıl taşı büyüklüğünde bir taş oluşturdu. Bu taşın henüz ne olduğu bilinmiyor. Tek bildiğimiz o taşın insanları öldürdüğü. Bunun için it gibi çalışıyoruz ama baban yok! Taş gittikçe büyüyor. Biz de bu yüzden o katı kapatmıştık bundan yedi sene önce ama sen o kata gizlice girdin ve taşa takılıp düştün. Elin kanadı. Bil bakalım ne oldu Yakamoz?"

YAKAMOZWhere stories live. Discover now