P1| BÖLÜM 8

213 171 206
                                    

"Hoş geldin

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


"Hoş geldin." dedi yeniden. Zihnim bana büyük bir oyun oynuyor gibi hissetmekten alıkoyamadım kendimi. O an gelen aitlik hissi ile birkaç adım attım. Bunlar gerçek olamazdı. Sen... Sen gerçek olamazdın. Kanlı ellerime geldi dolu gözlerim. Ellerimi gösterdiğim sırada ona gözümden bir yaş süzüldü.

"Ellerim..." dedim şok içerisinde kalmış sesimle. "Ellerin umurumda değil. Sadece sarıl bana Derya." dediğinde bana doğru hızlı üç adımda geldi ve kolları ile bütün bedenimi sardı. Kirli ellerim onun bedeni üzerinde gezindi. İstemsizce kokusunu içime çektim. Hindistan cevizi ile gelen güzel koku tebessüm etmeme sebep oldu. Çok güzel kokuyordu. Gözyaşlarım benden izinsiz beni terk ederken ellerim siyaha yakın saçlarında gezdi. Her zerresini hatırlamaya çalışıyordum.

O da öyleydi önce belimden sıkıca tutmuş ardından sağ elini saçlarıma ve daha sonra boynuma götürmüştü. Gözlerimi kapattığım sırada beni kendinden ayırdı ve yüzüne bakabilmemi sağladı.

Koyu yeşilden elaya kaçan tonlar gözlerinde dans ederken çene hatları belli olan yüzünde biraz daha gezdirdim gözlerimi. Sol kaşının altında duran ufak belli belirsiz beninden gözlerimi saçlarına çevirdim. Neydi onu böyle kusursuz yapan. Yüzündeki tebessümü gördüğümde dikkatim yanağından süzülen yaşlara kaydı. Oradan sağ yanağındaki gamzesine ufak bir seyahat etti gözlerim. Biraz daha yaklaşıp dudağına bir öpücük bıraktım. Göz bebekleri yavaşça büyüdü, sanki onları kontrol eder gibiydi. Kendini dikleştirdi ve sol eliyle sağ gözünden akan yaşı sildi. Küçülen göz bebekleri eşliğinde şaşkınlık ile yukarı kaldırdığı kaşları aşağı indi.

"Sen..." dedi derin bir iç çektikten sonra konuşmaya devam etti. "Sen iyisin değil mi?" başımla onu onaylarken üst kattan geldiğini tahmin ettiğimiz sesleri duyduğumuzda Yakamoz'un gözlerindeki hüzünlü bakışı silinip sert haline büründüğünde Rüzgar'a baktı. "Hoş geldin." dedi gülümserken. Birbirlerine sarıldıktan sonra tokalaştılar ve ardından adamların sesi yeniden daha yakından duyuldu. "Daha çok konuşacağız." dedi bana bakıp. Onu baştan aşağı tekrar süzdüm. Sanki her bakışım sonmuş gibi bakıyordum, her seferim son olabilirmiş gibi, öyleydi de bu bakışlarım sonuncusu olabilirdi. Rüzgar ile denk boylarını incelerken sesler tekrar duyuldu. "Gitsek iyi olacak." dedi ve ardından Yakamoz elimi tutup koşmaya başladı. Neye uğradığımı şaşırdığım için ilk başta tökezledim ama hemen ardından onların ritmine ayak uydurdum. Bacağımdaki acıyı yok sayamıyordum ama onun benim yanımda olmayışı daha çok acı veriyordu bundan. Dayanmak zorunda olmak çok farklı bir şeydi.

Şimdi acısına yenik düşseydim onları sadece yavaşlatacaktım. "Derya koş!" Yakamoz'un sesi kulaklarımı sararken hâlâ ne olduğunu bilemez haldeydim. O yanımdaydı ve ben, ben az sonra ölecek bile olsam Dünya'nın en mutlu insanı olarak ölecektim. Elimi sıkıca sarmalamış ellerini büyün ruhumda hissetmeye çalıştım o an. Hem koşuyor hem de onun varlığına alışmaya çalışıyordum. "Taksi!" diye bağırdı Rüzgar önümüzdeki sarı arabaya doğru. Arabaya bindiğimizde arkamızdaki adamlar nefes nefese durmuş ilerleyen arabaya bakıyordu. Rüzgar adama Yakamoz'un evini tarif ederken derin derin soluklar alıp verdim. Eli elimi daha sıkı tutmaya başladığında yüzünde ifade yoktu. Önde oturan Rüzgar'ın derin nefesleri benimkilere karışırken Yakamoz neredeyse nefes almıyor gibiydi. Gözleri gözlerime döndüğünde içim ürperdi. Taksi Yakamoz'un evinin önünde dururken o bakışlarını benden ellerimize çevirmişti. Rüzgar elinde tuttuğu anahtarı bana doğru uzattı.

YAKAMOZWhere stories live. Discover now