15.BÖLÜM "YERE DÜŞEN YAĞMUR TANELERİ"

1.1K 830 946
                                    

Bölüm Şarkıları

Gold Brother - Part Of Me
Lana Del Rey - Born To Die
Can Ozan, Damla Eker - Öyle Kolay Aşık Olmam
Kaan Boşnak- Barbar
Sena Şener - Kapkaranlık Her Günüm


15.BÖLÜM

"YERE DÜŞEN YAĞMUR TANELERİ"

Bir elin parmağını geçmeyen mutluluklar ; Issız bir adada herkes tarafından aranan o hazine gibidir. Sanki herkes o mutlulukları bozmak istiyormuş gibi aklının bir köşesine koyar, başkalarının bilemesine müsaade etmezsin

Küçükken, bir kelimenin verdiği mutluluğu bile alıp küçük eflatun sırt çantama koyar saklardım. O zamanlar ki aklım sanki şimdi ki beni görmüş, hissetmiş gibi her mutluluğu bu zamana saklamak isterdi. Yürürken yüzümde gülümsememe sebep olan her ne ise küçük avucumu açar onu elimin içine hapseder sonra da çantamın içine koyardım. Mesela annemin gülümsemesini, abimin elimi tutmak istemesini alıp koyardım. Bazı günler o kadar mutlu olurdum ki sırt çantama koyduğum mutluluklar ağır gelir taşıyamaz olurdum. Gerçekten taşıyamadığımı içinde abime verirdim taşıması için. Ama çoğu zaman içine tek bir mutluluk dahi bile koyamazdım. Çünkü o zaman bile gülümsememe izin vermeyen şeyler olurdu. Bunlar şimdi ki bende ki büyük eksikliklerdi.

Neden bilmiyorum ama şu an, şu dakika Destan'ın söylediği kelimeleri avucumun içine hapsedip o çantaya koymak istedim. Kelimeleri yüzümde bir gülümsemenin oluşmasına sebep olmamıştı fakat sert duvarlarımın kalp tarafında olan kısmında büyük bir heyecan belirmişti.

Elimi yüzümün önüne gelen kıvır kıvır saçlarımdan geçirip, hissettiğim tüm heyecanı yok sayarak. Başımı olumsuz anlamda sallayıp "Hep bunu yapıyorsun." diye konuştum.

Ona susarak cevap verebilirdim fakat onun yanında susmakta, konuşmakta çok zordu. Sanki sustuğumda içinde ki küçük çoçuk küsüp bir kenara çekiliyordu. Küçük çocuğun bir kenara çekilip yüzünü astığını görmek istemiyordum. Fakat konuştuğumda da içimde ki küçük kızı küstürüyor kendime ihanet ediyormuşum gibi hissediyordum. Onun yüzünü astığını görmektense kendi canımı yakmayı tercih ediyordum. Çünkü içimde ki o küçük kızın canı hep yanardı. Alışkındı, yadırgamazdı.

Gözlerini kısıp "Ne yapıyormuşum?" dediğinde

Az önce söylediklerini kast ederek. "Bir daha tam bir yere girecekken böyle şeyler söyleme." dedim

"Ne zaman söylememi istersin?" dediğinde gözümü devirip, şirkete doğru adımladım.

"Hiç bir zaman." Diye cevap verdim

Peşimden gelen Destan

"Çok zor şeyler istiyorsun Eflatun." demişti

Bunu söylerken bile az önce söylediğim şeyi yapıyordu. Sanki ben ne kadar çok ısrarcı olursam o, o kadar diretecekti.

Kapıdan içeri girdiğimizde duvarında büyük altın harfler ile Savuran yazan danışmaya adımladık. Bildiğim kadarı ile şirketin tamamı Erdal'a aitti. En üst katında üst düzey yöneticiler vardı. Bizde oraya gidecektik. Yani Erdal bizi oraya çağırmıştı. Danışmaya gittiğimizde beyaz gömlek giymiş sarı saçlarını sıkıca at kuyruğu bağlamış olan kadın ismimizi istemişti. İsmimi söyleyecek iken Destan buna engel olmuş

"Destan Karabey, Zifir Doğan" demişti

Soyadlarımızı farklı söylemişti. Kadın telefonu kulağına götürüp konuştuğunda hemen Destan'a dönüp ters bakışlar attım. Cidden elimden bir kaza çıkacaktı. Neden yeni öğreniyordum bunu. Daha sahte kimliği bile vermemişti bana. Ya gerçek kimliğimiz ortaya çıksaydı. Az kalsın kendi soyadımı söylüyordum.

KARA KUYU "EFLATUN"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin