20.BÖLÜM "MAVİ GÖZLÜ ÇOCUK"

1.1K 811 255
                                    


Bölüm Şarkıları
Sasha Alex Sloan - The only
Imagine Dragons - Follow You

"MAVİ GÖZLÜ ÇOCUK"

Bazı insanlar yaşanan kötü şeylerin çoğunu unuturken bazıları ise yaşanan iyi şeyleri unuturdu. Sanırım ben iyi şeylerin çoğunu unutanlardandım. Oysaki tüm mutlu anlarımı kaybolmasınlar diye eflatun sırt çantama koymuştum. Ne zaman zihnimi yoklayıp iyi bir anımı ortaya çıkarmak istesem hep kötü bir anıya çarpıyordum. Kötü anıya çarpışım ve iyi bir anı bulamıyor olmak bile büyük bir etki bırakıyordu fakat kendime şunu diyordum hep; ağabeyin ile geçirdiğin zamanları hatırlıyorsun ve bu hiçbir şeyin önüne geçemez diyordum. Söylediğim bir gerçekti ve ben abimle geçirdiğim hiçbir anı hatırlamadığım diğer mutlu anlara değişmezdim.

Onun odasın da yaşananlardan sonra iki gün geçmişti. Bera Dinç'i nasıl gördüğünü ve öğrendiklerini anlatmıştı. Anlattıkları beni üzmüştü bunun yanında ise heyecanlandırmıştı çünkü bu onlara bir adım daha yaklaşmak demekti. Destan o gece Kağan'ı gecenin bir yarısı açılan dikişlerim için çağırmıştı. Dikişlerim tekrar dikildiğinde Destan yetmezmiş gibi birde Kağan'dan büyük azar işitmiştim. Destan'dan beni tekrar Eymen'in yanına götürmesini istemiştim. Söylediğimi ikiletmeden beni kucağına alıp Eymen'in yanına bırakmıştı. Uzun bir aradan sonra beraber uyumak gibi bir şansımız varken çöpe atamamıştım. Hemen sonraki gün Eymen ve gece eve gitmeyen Kağan beraber ayrılmışlardı evden. Eymen benden ayrıldığında ilk zamanlardaki gibi kötü olmamıştı. İkizler ve diğerlerine minnettardım bunun için.

Destan'ın beni öptüğü an ve sonrasında söylediği şeyler vardı bir de. Zihnimin içi zaten doluydu ama bir kaç gündür yüzüme doğru fısıldadığı "Ben seni hep özledim." Cümlesini düşünüyordum. Bu cümleyi işittiğim an geçmişin en kuytularından bir anı belirmişti zihnimde. Bu cümlenin bir benzerini duyduğum o an. Eflatun sırt çantama koyduğum ve mutsuzluğa galip gelen anım.

Küçük ellerim ile bir saat önce yere düşen karı avuç içlerime alıp küçük bir top yapmaya çalıştığım da beremin altından uzun kıvırcık ve fazlası ile karışan yüzümün önüne gelen saçlarımın beni rahatsız etmemesi için çaba sarf ediyordum. Üşümüştüm fakat o an ki durumdan ve küçük kalbime kimsesizliğimi unutturmak için bir şeyler ile oyalanıyordum. Gözyaşlarımın yüzüm ile buluşmaması için uğraşıyordum. Kardan yaptığım küçük topu hemen yan tarafıma bıraktığımda hemen başka bir tanesini yapıyordum. Kar topları ile ne yapacağımı bilmiyordum belki de sinirlenmesi için babamın oturduğu koltuğun hemen arkasında olan pencerenin camına atmalıydım bilmiyorum.

Ağabeyim her yıl gelen misafirlerin çocuklarını çok özlediği için beni unutmuştu. Ben de onları özlemiştim ama anne ve babaları onları çok seviyordu. Ben ise o kalabalığın içinde kendimi fazlalık gibi hissetmiştim. Yalnızdım. Zaten son bir saattir dışarı çıkmış olmama rağmen kimse yokluğumu fark etmemişti. Ağabeyim bile.

Kar topu yapmayı bıraktığımda montumun ceplerine kar toplarını koydum. Büyük bir cephanem vardı artık. Bu o an bile yüzümde bir gülümseme oluşturdu. O anı alıp eflatun sırt çantama koymuştum çünkü mutsuzluk çok ağır basıyordu o an. Bir şekilde mutluluk galip gelmeliydi.

Evimizin bulunduğu apartmanın bahçesinden babamın hep önünde oturduğu pencereyi bulduğumda. Soğuk parmaklarım ile cebimden bir tane kar topunu çıkartıp oraya doğru nişan aldım. Ellerimi arkaya doğru götürüp öne doğru getirecektim ki "Ne yapıyorsun?" diyen çocuğun sesine doğru dönmüştü bakışlarım. Bu bizim eve gelen misafirlerden biriydi. Her seferinde gözlerine hayran hayran baktığım çocuk. Yanında da benim yaşlarımda özenle taranmış sarı saçları ile bir kız vardı.

KARA KUYU "EFLATUN"Where stories live. Discover now