2.3

2.6K 252 45
                                    

     Dağhan "Bak, bu kumaş daha iyi." dedi, elindeki kumaşa parmaklarını sürterek.

     "O kumaşın farklı renk seçenekleri de mevcut." dedi, gözlüklü adam kumaşın tüm renklerinin olduğu bir parçayı göstererek.

     Boştaki eliyle parçayı aldı terzinin elinden. Renkleri inceledi bir süre. Yanında öylece dikilen gence çevirdi bakışlarını. "Hangi renk olmasını istersin?" dedi, tek kaşını havalandırarak.

     Aras "Bana pek fark etmez." dedi, omuz silkerek. Ağabeyi ve onun Aras'ı gereksiz sosyalleştirme çabası.

     Profesör, mor göz halkalarına odaklanmamaya çalışarak; küçük bir iç çekişle başını çevirdi terziye. "Bu kumaştan ve şu çizgili kumaştan iki takım istiyorum." dedi, siyah renkli kumaşları göstererek.

     "Tam olarak nasıl olmasını istersiniz? " diye sordu, terzi avuçlarını birbirine sürterek. 

    Dağhan elindeki kumaşları masaya bırakıp gözlüklü adama döndü. Ardından aklındakileri sıralamaya başladı. "Çizgili takım benim için olacak. Diğer takım ise Küçük Bey için. İkisi de İtalyan tarzı olsun. Çizgili takım için kruvaze ceket ve pantolon istiyorum. Diğer takım içinse ceket, yelek ve pantolon istiyorum." dedi, Aras'ı süzerek.

     Genç adam, ellerini cebine koymuş etrafı inceliyordu. Şık döşenmiş bir butiğe gelmişlerdi. Ağabeyinin zevklerini genel olarak beğeniyordu. Gerçi düğüne pijamayla dahi gitmeye hazırdı ama ne yazık ki Asaf onun da kendisi gibi parlamasını istiyordu.

     Elindeki deftere not alan terzi usulca başını sallayarak birkaç şey daha karaladı. Kalemi defterin arasına koyarak "Şimdi boyunuzun ölçüsünü alma zamanı." dedi, kendi yaptığı espriye yine kendisi gülerek.

     İkiliden herhangi bir tepki alamayınca "Boy, ölçü almak falan... Hani ben terziyim ya." dedi, ağzında geveleyerek.

     Yine bir tepki alamayınca "Aman be! Neyse, ben kumaşları getireyim siz şöyle oturun hemen döneceğim." dedi, elini sallayarak.

     Profesör, sırıtarak koltuğa yönelirken Aras'ta onu tekrar etti. İkisi de, adamın esprisinin berbat olduğunu düşünüyordu. Tanıdık sessizlik ortama hakim olurken ikisi de konuşma gereği duymadı.

     Dağhan dirseğini kırarak başını eline yaslarken usulca Aras'a döndü. Gencin boynundaki siyah ip dikkatini çekerken gülümsemeden edemedi. Demek ona hediye ettiği kolyeyi takmıştı.

     Gülümsemesi daha da büyürken gencin bakışları ona döndü.

     Yine neye gülümsüyordu bu adam?

     Tek kaşını kaldırarak omuzlarını hafifçe oynattı. Koluna uzattığı kumaşlarla içeriye giren terziyle bakışlarının yönü değişti.

    "Asaf Bey, sizinle özel olarak ilgilenmemi istedi." dedikten sonra elindeki kumaşları askıya bıraktı. "Şimdi, beyefendi önce sizin ölçülerinizi alacağım." dedi, devam ederek.

     ***

     Terzi "Üç gün sonra bu saatlerde provaya gelmeniz yeterli." dedi, elindeki mezurayı boynuna asarak.

     Dağhan "Tamam, teşekkürler." dedi, dudağını dişleyerek. Aras, üzerini düzelterek Profesör'ün yanına adımladı. 

     Profesör, genç adama bakarak "Sen çıkışta bekle; ben hemen geliyorum." dedi, defterine bir şeyler yazan terziye dönerek. Aras "Tamam." diyerek arkasını dönüp ilerlemeye başladı.

     Gözleri çevreyi tararken duvarları inceledi bir süre. Lila ve krem tonların hakim olduğu duvarlar altın rengi varaklarla süslenmişti. Gözünü büyük avizeye çevirdi. Ucundan birkaç elmas sarkıyordu. Sahte bir güzelliği vardı bulunduğu binanın. Dudağının kenarı usulca yukarıya doğru kıvrıldı. 

     Zaten güzel olupta sahte olmayan ne vardı ki?

     Birkaç dakika sonra yanına gelen Profesör'le ellerini ceplerine koyarak ilerlemeye başladı.

     "Gitmemiz gereken birkaç yer daha var." dedi, Aras'ın yanındaki yerini alan adam.

     Aras, sorgulamadan başını salladı. Dağhan kaşlarını çatarak baktı gencin yüzüne. Tavırları her zamankinden daha farklı gelmişti gözüne. Sanki, bugün onunla daha az konuşuyordu.

     Sessizlik içinde bindiler asansöre. Dağhan başını eğmiş genci izlerken o, sadece yeri izliyordu. 

     "Bir sorun mu var?" diye sordu ciddiyetle. Aras, yüzünü yanındaki adama çevirirken yalan uydurmaya çalıştı.

     "Yorgunum sadece." diye söylendi, sahte bir gülümsemeyle. Demişti, güzel olupta sahte olmayan hiçbir şey yoktu.

     Profesör "Öyleyse kalanları yarın alırız. Seni eve bırakayım; güzelce dinlen." dedi, içten bir şekilde. Aras, kaşlarını çatarak baktı adama. Ardından yine başını salladı usulca.

    Yanıldığını hissediyordu.

    Güzel olupta sahte olmayan bir şeyler var gibiydi.

    Göz ucuyla süzdü yanındaki adamı. Tanıştıkları günden bugüne geçirdikleri zamanı düşündü. Kirpiğinden gülüşüne güzeldi yanındaki adam. 

    "Yanıldım." diye fısıldadı Aras.

     Hiç bu kadar güzel bir yanılgı görmemişti.

     Bu da böyle bir bölümdü.

    Kendimizi aşmamız dileğiyle.

ELMAYI YEDİ ADEM [b×b]Où les histoires vivent. Découvrez maintenant