3.8

2.5K 219 80
                                    

     "Günaydın."

     Dağhan başını kaldırarak uykulu sesin sahibine dönerken saçları dağınık genci görünce "Günaydın." dedi gülümseyerek.

     Aras bir türlü düzeltemediği saçlarının arasından parmaklarını geçirirken "Ne zaman uyandın?" diye sordu.

     Dağhan saate kısa bir bakış atarak "Çok olmadı." dediğinde Aras başını hafifçe sallayarak "Ders notlarımı gördün mü?" diye sordu.

     "En son salonda çalışıyordum ve orada bıraktığıma da eminim ama şu an bulamıyorum."

     Dağhan elindeki kitabı masanın üzerine bırakarak "Bendeler ama önce kahvaltını et sonra çalışırsın." dedi. 

     Aras itiraz edecekken Profesör işaret parmağını havada sallayarak "Hiç boşuna kendini yorma, bugün dersim olmasa bile sınava öğleden sonra gireceğini biliyorum. Bence çalışmak için çok vaktin olacak." dedi.

     Aras eliyle yüzünün sağ tarafını ovuştururken masaya geçip Dağhan'ın karşısındaki sandalyeye oturdu. Normalde doğru düzgün kahvaltı bile etmezdi ama Dağhan birkaç gündür ona gidip geldiği için sürekli bir şeyler yemek zorunda kalıyordu. 

     Profesör "Hepsinden en az bir lokma aldığını görmezsem ders notlarına veda edebilirsin." dedi, tatlı bir şekilde gülümseyerek.

     Aras uyku mahmurluğundan sıyrılıp Dağhan'a gözlerini büyüterek baktığında Profesör "Ciddiyim Gökdeniz." dedi ve ardından "Çay mı yoksa kahve mi içersin?" diye sordu.

     Aras sabah sabah neye uğradığını şaşırırken "Çay" diye karşılık verdi. Kahve içmesini gerektirmeyecek kadar ayılmıştı.

     Dağhan demliği almak için ayağa kalkarken kafasında oluşturduğu planın ilk aşamasını uyguluyordu.

     Planına göre, Aras'ın düzenli beslenmesini sağlayacak ve dahası ona biraz kilo aldırmaya çalışacaktı. Böylece onun kendisini biraz daha iyi hissetmesini sağlayabilirdi.

     Masaya dönüp ince belli bardağa çayı doldurduktan sonra demliği masanın üzerindeki altlığın üzerine bıraktı. Sandalyesine geçip oturmadan önce genç adamın başının tepesine küçük bir öpücük bıraktı.

     Aras'ın nefesi ağırlaşırken Dağhan demin gerçekleştirdiği eylem çok normal bir şeymiş gibi masanın üzerine bıraktığı kitabı tekrar eline aldı. Aras mutfağa gelmeden önce okuduğu sayfayı bularak kaldığı yerden okumaya devam etti.

     Genç adam gözlerini Dağhan'dan alamazken onu sevdiği için mi yoksa gerçekten öyle olduğundan mı gözüne bu kadar yakışıklı göründüğünü kestiremiyordu. 

     Emin olduğu bir şey varsa o da, muazzam bir sanat eseri gibi göründüğüydü. Üstelik böyle görünmek için ne herhangi bir çaba gösteriyordu ne de estetik bir kaygı güdüyordu. Öylece bacak bacak üstüne atıp bir yandan kitabını okurken diğer yandan kahvesini yudumlaması bile başlı başına bir sanattı. 

     Profesör'ün dudağının sağ tarafı yukarıya doğru kıvrılırken Aras ona haddinden fazla baktığını fark ederek çabucak başını eğdi. 

     Hayranlık dolu bakışlarının, Dağhan tarafından fark edilmesi oldukça utanç vericiydi.

     Profesör kahvesinden bir yudum daha aldıktan sonra usulca masaya bıraktı. Kitabın sayfasını değiştirirken bakışlarını Aras'a çevirdi.

     "Bana öyle bakmaya devam edersen seni çok fena öperim." dedi.

     Aras bu cümleyi duyduktan sonra utancı katbekat arttı. Öyle ki boynuna kadar kızardığına emindi. Masadaki çatalı alıp peynire sertçe batırırken "Hiçte bile! Kim bakıyormuş?" diye homurdandı.

ELMAYI YEDİ ADEM [b×b]Where stories live. Discover now