3.0

2.5K 249 36
                                    

     "Baba." dedi heyecanla. Mavi gözlü adamın gülümseyen yüzüne bakarken "Bu sefer kendim sürmek istiyorum." dedi beklentiyle.

     Babası tok sesiyle "Tamam ama ben arkanda olacağım ve sen de çok dikkatli olacaksın." dedi ciddiyetle.

     Küçük Aras gamzelerini göstere göstere gülümseyerek başını aşağı yukarı salladı.

     Dört ay önceki doğum gününde alınan kırmızı bisiklete binerek babasına döndü. "Beni izle." dedi çenesini kaldırarak, ona havalı bir bakış atmaya çalışırken.

     Babası bu haline gülerken, hızla önüne dönüp pedallara uzandı.

     Bisikletinin tekerleklerini, dörtten ikiye düşürttüğü zamandan bu yana babası ona sürmeyi  iyice öğrenmesi için yardım ediyordu. Bugünse artık kendi başına sürebileceğini ona kanıtlayacaktı.

     Derin bir nefes alarak avuçları altındaki demir direksiyonu sıktı. Pedalları çevirdikçe hareket eden bisikletle dengesini sağlamaya çalışarak ilerlemeye başladı.

     Oluyordu. Evet, kendi başına sürmeyi başarabiliyordu.

     Yüzündeki büyük giilümsemeyle bahçe yoluna girdi. Babası arkasından yavaş yavaş ilerleyerek oğlunu kolluyordu.

     Aras'ın hızını arttırıp bahçe yolundan dönmeye çalıştığını gördüğünde "Oğlum biraz yavaş..." dediği sırada tekerleğin taşa gelmesiyle, küçük çocuğun bisikletin dengesini sağlayamayarak bisikletle birlikte yere düşüşü bir olmuştu. 

     Bacağı ve dirseği sert bir şekilde zemindeki taşa denk gelirken acıyla inledi. Babasının endişeli bir sesle "Aras!" diye bağırdığını duyunca ona doğru döndü.

     İri adam hızlı adımlarla oğlunun yanına gelip, bisikleti üzerinden kaldırdı.

     Oğlunun kanayan dirseğini görünce yere çöküp dikkatle kucağına aldı.

     Kolunun ve bacağının birkaç farklı kısmına dokunarak her dokunduğu noktada "Acıyor mu?" diye sordu.

     Aras başını olumsuz anlamda sallayarak sızlayan koluna bakmaya çalıştı. Babası "Sana dikkat et demiştim!" diye kızdığında dudakları aşağı doğru sarktı.

     Oğlunun üzgün halini gören adam "Biraz kanamış ama merak etme ben hemen iyileştireceğim." diyerek başını onun dirseğine yaklaştırdı.

     Acısını almak için hafif hafif üflerken, Aras, daha tenine değen ilk nefesle iyileştiğini hissediyordu. Canının acısı sanki buhar olup gitmişti.

     Her zaman böyle olurdu.

     Aras hep düşerdi. Babası ise onu kaldırır ve iyileştirirdi.

     Aras kucağındayken ayağa kalkarak "Hadi gidip koluna, senin sevdiğin o renkli yara bantlarından yapıştıralım." dedi, saçlarını öperek.

     Aras başını olumlu anlamda sallayarak babasının göğsüne sığındı. Burada kimse ya da hiçbir şey ona zarar veremezdi.

     Biliyordu.

     Zihninde, sürekli başa sararak ona işkence eden anıyla gözlerini kapatıp tekrar açtı. Böyle zamanlarda, beyninde bir kapatma tuşu olmasını çok istiyordu. O tuşa basacak ve sonra her şey duracaktı. 

     Köpüren denizle kıyıya çarpan dalgaların sesi kulağına adeta acı bir senfoniyi fısıldıyordu.

     "Ben düştüğüm yerden dizlerim üzerinde yükselip senin kaldırmanı beklerken, sen beni kör kuyulara ittin." dedi, mırıltıyla.

ELMAYI YEDİ ADEM [b×b]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin