1.5

3K 281 41
                                    

     "Sürpriz mi?" dedi, şaşkınlıkla.

     Profesör, sürücü koltuğuna geçerken, kaşları çatık gence "Geç kalacağız, hadi." dedi gülümseyerek.

    Aras, durumdan rahatsız olsa da bunu dile getirmeyerek bindi araca. Huzursuzluğu merakına yenik düşüyordu. 

    Yanındaki adamın aklından neler geçtiğini anlamaya çalışıyordu.

     Profesör, müzik çalara elini uzattığı sırada eline dokunan parmaklarla başını gence çevirdi.

     Aras, ateşe değmişçesine hızla elini çekerken; Profesör, sessizce izliyordu genci.

     Elini çenesine götüren genç bakışlarını cama çevirirken, Dağhan kıkırdayarak arabayı çalıştırdı. Utandığını bildiği için çok üstelememeye karar vererek şarkı açtı.

     ***

    "İşte geldik." dedi, Profesör aracı park ederken.

     Genç adam anlamaz gözlerle emniyet kemerini çözerken Profesör hızla arabadan çıkarak Aras'ın kapısına yöneldi.

   Aras, kendisi için açılan kapıyla afallarken bakışlarını Profesör'ün yüzüne çıkardı. Karşısında durarak, gülümseyen adama kaşlarını mümkünmüşçesine daha çok çatarak bakarken arabadan indi.

    Profesör, hızlı adımlarla  önden yürüyen genci izlerken sırıtıyordu. Genç adam yanlış kapıya giderken hızlanıp bileğinden tuttu. Aras ani hamleyle irkilirken "Bu taraftan." uyarısını duymadan önce  bileğini büyük bir hızla kendisine doğru çekti.

    Gözleri büyürken, elini havaya kaldırarak "Üzgünüm, refleksle oldu." dedi, sakin kalmaya çalışarak. 

   Profesör anlayışla gülümserken "Tamam... Öyleyse beni takip et." dedi, başıyla ileriyi göstererek.

   Çevreyi incelediğinde park tarzı bir yere geldiklerini fark edince Profesör'e dönerek peşine takıldı.

    Girişe doğru ilerleyen ikiliyi uzun boylu, gözlüklü, sarışın bir adam karşıladı.

    Adam, "Hoş geldiniz Dağhan Bey" dedi Profesör'e hitaben. 

    Profesör başıyla selam verirken "Geç kalmadık değil mi?" diye sordu, uzun boylu adama.

    Çalışan karşısındaki adama gülümserken saygılı bir ifadeyle "Yok efendim birazdan başlayacak." dedi.

     Profesör, Aras'a dönerek "Hadi girelim." dediğinde başıyla onaylayarak takip etti. İyice ilerlediklerinde gördüğü şeyle burukça gülümsedi.

     Profesör, her zaman oturduğu puf mindere ilerlerken; kendi minderinin yanındaki minderi görünce sırıtmaya başladı. İlk defa kendi minderinin yanında başka bir minder vardı.

     Kendisi oturup yanındaki minderi de pat patlayarak Aras'ın oturmasını sağladı. Profesör, ışıltılı gözlerle gence bakarken "Beğendin mi?" diye sordu. 

    Aras yanındaki adama sakince dönerek "Evet, burası çok güzel görünüyor ve ben açık hava sinemasına ilk defa geliyorum." dedi.

     Profesör, yaptığı sürprizden son derece memnun bir halde "Öyle mi? O zaman iyi ki buraya gelmişiz." dedi, gülümseyerek.

     Aras, birkaç dolu minder dışında burada az kişi olduğu için mutluydu. Kalabalık ortamlardan pek haz etmezdi. Büyük perdeye ışığın yansımasını merakla beklerken yanındaki adama dönerek "Ne filmi izliyoruz?" diye sordu merakla.

    Profesör'ün gülümsemesi genişlerken "Fransız yapımı, eski bir romantik komedi filmi." dedi ve "Beğeneceğine eminim." diye devam etti, bilmiş bir tavırla.

     Aras hafifçe gülümserken yanlarına gelen görevli, onlara battaniye ve mısır uzattı. Dağhan görevliye teşekkür ettikten sonra büyük paketi minderlerin ortasına koydu.

    Aras, filmin başlamasını beklerken Profesör, küçük bir çocuk gibi heyecanlanan gence baktı. Filmin başlangıç müziğini duyduğunda istemeyerek de olsa büyük perdeye döndü.

    ***

    Filmin ortalarına doğru duyduğu nahif kıkırtı sesleriyle yanındaki gence döndü. Kendisini filme kaptıran genç izlendiğinden bihaber gülmeye başladığında, Profesör gülüşünü ilk defa duyduğu genci şaşkınlıkla izliyordu. 

   "Hah, gülümsemelerinin güzelliği karşısında gülüşünün bu kadar mükemmel olacağını, onu duyana kadar tahmin bile edememiştim." diye mırıldandı kendi kendine.

     Gencin yanağında gördüğü gamzeyle şaşkınlığı artarken kendine hakim olamayarak parmağını uzattı. "Bu çukurda asırlarca yaşayabilirim." diye mırıldandı sessizce.

     Aras'ın gülüşü yavaşça solarken afallayarak döndü sağına. Profesör'ün yüzüne anlamaz bakışlar yollarken, Dağhan kendisini toparlayarak parmağını çekti derin çukurdan. Etraftan yükselen uğultular film arası olduğunu belli ederken Aras ayağa kalkarak "Ben... ben tuvalete gitmeliyim." dedi, arkasını dönüp yürümeye başlayarak.

    Yüzünün alev aldığını hissediyordu. "Aras." ismini duyduğunda istemeyerek de olsa yavaşladı. Derin bir nefes alarak kendisine sırıtan adama döndü sakince.

    Dağhan keyifle "Lavabolar diğer tarafta." dedi, gittiği yünün tersini işaret ederek. Aras, minik sahte bir gülümsemeyle teşekkür ederken onun gösterdiği yöne doğru ilerlemeye başladı.

    Profesör; ellerini yumruk yapmış, hızlı hızlı ilerleyen gencin arkasından bakarken sırıtmaya devam etti.

    Öte yandan lavaboya giden Aras ellerini yıkayarak yanan yüzüne dokundu.

     "Sakin ol, sakin ol." 

    Gamzesinin olduğu yere dokundu bir süre. Lanet olası adam ne yapmaya çalışıyordu. Nasıl olurda fark etmezdi o eli. Başını öne doğru eğerek yüzüne su çarptı birkaç kez. Yüzünü kurulayıp, sakinleştiğine kanaat getirdiğinde dışarıya çıktı.

    İç sesinin "Buradan acilen gitmelisin." uyarısını  duymazdan gelerek olabildiğince yavaş adımlarla ilerleyip Profesör'ün yüzüne dahi bakmadan oturdu mindere.

    Sessiz geçen birkaç dakikanın ardından film tekrar başladığında genç adam filme odaklanmaya çalışıyordu. Profesör kaçamak bakışlarla yanındaki genci süzerken onun tepkilerini kaçırmak istemiyordu.

   En sevdiği sahne yaklaşırken, filmdeki aktör gibi elini havaya doğru kaldırarak onunla aynı anda "Pourquoi? Parce que je vous aime."* dedi yüzüne ciddi bir ifade vererek.

    Aras, bir süre Profesör'e baktıktan sonra "Bu filmi kaç kez izlediniz?" diye sordu, sesini alçak tutmaya çalışarak.

    Başını hafifçe gence çeviren  adam "Sevgiyi öğrenecek kadar kez." dedi, ona sıcak bir gülümseme sunarak. Aras yorum yapmadan sinema perdesine dönerken Profesör genci izlemeye devam etti.

   "Yalan söyledim." diye fısıldadı. 

    "Sevginin ne olduğunu daha yeni yeni öğrenmeye başlıyorum."

*Neden mi? Çünkü seni seviyorum.

    Kendimizi aşmamız dileğiyle.

ELMAYI YEDİ ADEM [b×b]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin