3.4

2.5K 253 52
                                    

     İki genç, sabahın ilk ışıklarında sessiz bir şekilde mutfakta otururken dövmeli olan boğazını hafifçe temizledi.

     "Kâbuslarının bittiğini sanıyordum?"

     Aras bakışlarını Umut'a çevirirken sessiz kaldı. Birkaç saat önce olanlardan dolayı uyuyamamıştı ve uyuyabileceğini de sanmıyordu. Dağhan yanından ayrılınca, herhangi bir yerde kendisini beklediğine emin olduğu Umut'un yanına gizlice gelmişti.

     Umut derin bir nefes verirken "Pekâlâ." dedi, onun bu konu hakkında konuşmayacağını anlayarak. O istemedikçe, bir şeyler için onu zorlamak istemiyordu.

     "Dağhan Hoca'yla aranızda ne var?"

     Aras'ın gözleri beklemediği soru karşısında büyürken dün gecenin anıları zihnine hızla akın etti. 

     O, Dağhan'ı öpmüştü! Hayır, teknik olarak bu bir öpüşmeydi çünkü Dağhan da, kendisine karşılık vermişti. 

     Ve sonra Aras her şeyi mahvetmişti. Dağhan soru sormadığı için kendisini çok şanslı hissediyordu.

     Umut gözlerini kısarken Aras'a doğru yaklaştı. Tamam, belki bu konuda onu birazcık zorlayabilirdi.

     Kısık bir sesle "Beni sakın kandırmaya çalışma. O adama olan tavrını gördüm." dedi.

     Aras'ın konuşmasına izin vermeden "Ayrıca onun sana karşı olan tutumunu da. Seninle sadece arkadaş olduğumuzu öğrenene kadar, beni öldürmek istediğine yemin edebilirim." dedi.

     Aras'ın soluk tenine hafif bir pembelik yayılırken "Senden nefret ediyorum." dedi.

     Umut onun bu dediğine gülerken "Hadi, bana anlat." dedi, meraklı bir şekilde.

     Aras, zaten ondan böyle bir şeyi saklayamayacağını biliyordu. Çevresinde ağabeyi dışında eşcinsel olduğunu bilen tek kişi Umut'tu. Dağhan'a karşı hislerini,  Asaf'a -en azından şimdilik- anlatmak istemediği için onunla paylaşması iyi olabilirdi.

     Genç adam neredeyse fısıltıyla "Şe-şey..." dedi. Gergince alt dudağını ısırdıktan sonra "Sanırım birbirimizden hoşlanıyoruz." diye devam etti.

     Umut, bu tarz bir cümle kuracağını bilmesine rağmen onun ağzından duyunca biraz tuhaf hissetmişti. Ona, Okan'la olan -eski- ilişkisini ya da yaşadıkları problemleri sürekli anlatırdı ama kendisi, Aras'ı daha önce duygusal ilişkiler konusunda hiç dinlememişti. 

     "Peki, kendinden emin gibi görünüyorsun ama ondan emin misin?"

     Aras eliyle boynunu sıvazlarken "Ya- yani tam olarak bir şey söylemedi ama bana hissettirdi." dedi, gergince.

     Bu cevap, dövmeli genci tatmin etmesede "Tamam öyleyse, sana tam olarak ne hissettirdi ya da ne hissettiriyor?" diye sordu. 

     Aras kahve kupasını eline alırken derince iç çekti. "Ben... Onun yanında kendimi hem çok rahat hem de çok rahatsız hissediyorum." diye başladı, işaret parmağının ucuyla sıcak bardağın ağzına daireler çizerken.

     "Yani biraz çelişkili gibi görünüyor olabilir ama öyle işte. Aramızdaki zıtlıkları seviyorum. Mesela o benim aksime dışa dönük, hoşsohbet, ince ruhlu ve hastalıklı görünemeyecek kadar yakışıklı. Ben ise..." dedikten sonra durakladı. 

     Tekrar konuşmaya başladığında "Bana güzel şeyler söylüyor. Kafamı karıştıracak ya da beni utandıracak kadar güzel. Benim için endişeli ve özenli davranıyor. Bunu fark edebiliyorum." dedi, yanakları iyice kızarırken. 

     Umut onu dinlerken hafifçe gülümsedi. "Çok tatlı, bana her şeyi anlatmalısın." dedi, heycanla.

     Aras'ın dudakları utangaç bir gülümsemeyle gerilirken, o güne kadar yaptıkları şeyleri kısaca anlatmaya başladı. Film izledikleri günleri, düğünde olanları, öpücüğü ve diğer küçük şeyleri. Hatta boynundaki kolyeyi bile gösterdi.

     Aklına gelen gerçekle onu öptüğü için hafif bir pişmanlık hissederken "Biliyorum, dersime girdiği için yanlış görünüyor ama ondan hoşlanıyorum." dedi, kısık bir sesle.

     Umut, arkadaşı konuşmayı bitirdiğinde soğumuş kahvesinden bir yudum alarak masaya bıraktı. Aras'ın elindeki bardağı da alıp, masaya bıraktıktan sonra kontrollü bir şekilde kollarını ona sardı. 

     "Yanlış olan bir şey yok." dedi, gülümseyerek. "Seninle onur duyuyorum."

     Aras sessiz kalırken göğsünde bir rahatlama hissetti. Umut, hem kendisi gibi eşcinsel hem de gerçekten anlayışlı bir insan olduğu için, onunla bazı şeyleri paylaşmak hep daha kolay olmuştu.

     Dövmeli genç "Senin adına çok mutluyum ama bence, hislerini Dağhan Hoca'nın bilmesi gerekiyor." dedi, geriye çekilirken. "Gerçi eylemler sözlerden daha anlamlı ve daha etkilidir ama yine de senin ağzından duyarsa bir şeylere kesinlik kazandırmış olursunuz."

     Aras "Ben..." dedi, endişeyle. "Ben onunla konuşamam ki." 

     "Adamı öptün?"

     Aras'ın boynu dahi kızarırken "A- aynı şey değil." dedi. Muhtemelen ölene kadar onun yüzüne bakamayacaktı.

     Umut aklına düşen şeyle dudaklarını araladı. "Onun bir resmini çizdin, değil mi?"

     Aras başını aşağı yukarı sallarken, Umut bileğini kavradı. 

     "Onu bana göstermelisin."

     Aras ciddi bir ifadeyle "Olmaz." dedi

    "Gider, gizlice bakarım."

    "Oda kilitli."

    "Bana o tabloyu göstermelisin."

     Aras sonunda "O portrenin sadece bana özel olması gerektiğini düşünüyorum." dedi.

     Umut dudaklarını büzerken son kez şansını denemek için ağzını araladı. "Sen..." diye başladı ama aniden mutfağa giren bedenle durakladı.

     Aras'ın bakışları da kapıya dönerken Dağhan'ı görünce gözleri hafifçe büyüdü. Onun geldiğini ikisi de duymamıştı.

     Dağhan'ın bakışları ikisi arasında gidip gelirken, Aras' a hitaben "Sana dinlenmen gerektiğini söylemiştim." dedi, rahatsız bir tonda. Daha çok, endişeli gibiydi.

    Umut boğazını temizleyerek ilgiyi üzerine çekerken "Biz de tam yatmaya gidiyorduk." dedi, masum bir şekilde gülümseyerek.

     Aras başını aşağı yukarı sallayarak Umut'u onaylarken ayağa kalktı. Dağhan'a göz ucuyla bakarken onun bir şeyleri duyup, duymadığını merak ediyordu.


     Sonunda Aras'ın hislerini öğrenebildik. Umut hakkında ne düşünüyorsunuz?

     Kendimizi aşmamız dileğiyle.

ELMAYI YEDİ ADEM [b×b]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin