3.2

2.2K 245 54
                                    

     Kıskançlık, Dağhan'ın damarlarında kandan daha hızlı hareket ederken kapıyı çalmak için yumruk yaptığı elini iyice sıkarak aşağıya indirdi.

     Sinirle "Ben..." dedikten sonra devam edemedi. 

     O ara kapıya yaklaşan Aras "Kim gelmiş?" diye sordu. Bu saatte kimseyi beklemiyordu. Tabii, başka bir sürpriz daha yoksa. 

    Profesör, genç adamın sesini duyunca hafifçe yutkundu. 

    Aras, dövmeli gencin yanına geldiğinde kapıda bekleyen bedeni görünce kaşları hafifçe çatıldı. Onu burada beklemiyordu.

     "Yüzü tanıdık geliyor ama ağabeyi çıkaramadım." dedi, dövmeli genç kapıdan çekilirken.

     Dağhan "ağabey" lafını duyunca "Yok, amca!" diye bağırmak istedi. Aras'la aralarında sadece birkaç yaş, fark vardı. 

     Aras "Siz..." dedikten sonra, dövmeli gence dönerek "Sen içeriye geç, ben geliyorum." dedi.

     Profesör'ün bakışları ikisi arasında gidip gelirken Aras'ın yanındaki genç, başını sallayarak içeriye gitti.

     O gittikten sonra Aras'ın bakışları tamamen Dağhan'a döndü. Bir süre boyunca konuşmadan, birbirlerine baktıktan sonra Profesör "Gitsem iyi olacak." dedi, kısık bir sesle.

     "Ne- neden gelmiştiniz?"

     Dağhan buruk bir şekilde gülümserken "Hiç." dedi omuz silkerek. "Önemli bir şey yok."

     Aras "Şey..." dedi, gergin bir şekilde. "İsterseniz içeriye gelebilirsiniz. Hakan çok fazla yemek sipariş etmiş ve üç kişi hepsini bitiremeyiz." dedi, bakışlarını yere çevirerek. 

    Laf daha ağzından çıkar çıkmaz pişman olmuştu. Dağhan onun arkadaşı değildi ki. Ayrıca bu saatte yemek falan yemezdi.

     Profesör'ün kaşları havalanırken  "Hakan burada yani?" dedi. Takıldığı tek kısım ikisinin yalnız olmamasıydı.

     Aras, başıyla onaylarken "Kapıyı açan arkadaşım, yani Umut'la birlikte bugün burada kalacaklar." dedi. Ona, neden açıklama yapmaya çalıştığını ya da niye buna gerek duyduğunu bilmiyordu. Sadece...

     Sadece bir şeyleri yanlış anladığını hissetmişti ve o yüzden düzeltmek istemişti.

     "Tamam, o zaman içeri geleyim." dedi, gülümseyerek.

     Aras ona yol vermek için kapıdan çekilirken Dağhan sırıtmamak için dudaklarını birbirine bastırdı. Yalnız olmayacaklardı ama en azından içinde bulunduğu kötü ruh halinden kurtulabilirdi.

     Hakan'ın, Umut isminden bahsettiğini hatırlıyordu. 

     Aras önde, o arkada salona gittiklerinde dövmeli gencin kısık bir sesle Hakan'a bir şeyler anlattığını gördü.

     Hakan'ın bakışları onların olduğu tarafa kayarken "Hoca'm!" dedi heycanla.

    "Öğrencim!" dedi Profesör, ona karşılık.

     Umut'un kaşları çatılırken Hakan ona dönerek "Allah aşkına bu adam mı ağabey?" diye sordu. Ardından "Bizim; bıyıkları yeni terlemiş, delikanlı Dağhan Hocamız seni yüz kere cebinden çıkarır aslan parçası." dedi, başını hafifçe eğerek.

      Dövmeli genç, Hakan'ın saçmalıklarını dinlemeyerek "Kusura bakmayın hocam." dedi, oldukça mahcup bir sesle. "Aslında sizden çok söz etmişlerdi ama tanımadığım için bilemedim." 

     Dağhan, önemli olmadığını belirtmek için elini havada hafifçe savururken; Hakan "Sizi, Aras mı davet etti?" diye sordu.

     Profesör, ne demesi gerektiğine karar veremeyerek "Şey..." diye başladığında Aras çabucak "Evet..." dedi.

     Dağhan'ın bakışları ona kayarken, "...Ben çağırdım." diye devam etti.

     ***

     "Siz, herhalde sabaha kadar oturmayı düşünüyorsunuz ama yarın erkenden okula gitmeniz gerekiyor."

     Hakan, Umut'un sızlanmalarına aldırmazken Dağhan saate bakarak "Umut haklı." dedi. "Benim de artık eve gitmem gerekiyor."

     Aras, ona dönerken kaşları hafifçe çatıldı. "Git diye söylemedi." dedi, mırıltıyla.

     Hakan "Bu saatte, bir daha eve gitmeyin. Aras'ı sokağa atarız, siz onun yatağında uyursunuz." dedi.

     Genç adam ona göz devirirken Umut sessizce onları izledi. Yemek yedikleri ve sohbet ettikleri süre zarfında farklı bir şeyler hissetmişti ama doğru olup, olmadığını öğrenmek için şimdilik sadece gözlem yapacaktı.

     Hakan "Şaka bir yana, bu kattaki odada Umut'la ben uyurum. Siz, Asaf ağabeyin odasında kalabilirsiniz." dedi. Bu tarz şeyler için Aras'tan izin almasına gerek yoktu çünkü onun da kabul edeceğini biliyordu.

     Dağhan'ın bakışları Aras'a kaydıktan sonra  "Boşuna rahatsız olmayın; evim zaten buraya yakın." dedi. Aslında bulduğu her fırsatı değerlendirmek istiyordu ama çok istekli gibi de görünmemeliydi.

     "Ya biz niye rahatsız olalım? Kalın işte; hem sabah bize bir şeyler okursunuz." dedi Hakan, onu zayıf noktasından vurmak için.

    Aras, göz ucuyla Dağhan'a bakarken ne diyeceğini oldukça merak ediyordu. 

    Profesör "Eh, iyi madem." dedi, gülümseyerek. 

    Aras "Öyleyse, ben size kalacağınız odayı göstereyim." dediğinde, Umut gözlerini iyice kıstı. Başını hafifçe omzuna yatırırken Aras'ın biraz hevesli davrandığını düşünüyordu. 

    Dağhan başını hafifçe salladıktan sonra onunla birlikte üst kata giderken, dövemli genç "Aras'la araları oldukça iyi görünüyor." dedi, ciddi bir ifadeyle.

    Hakan ona dönerken, sinsi bir şekilde gülümseyerek "Noldu, kıskandın mı?" diye sordu.

    Umut göz devirirken "Yemin ederim, sırf insanlar seni görsünde ibret alsınlar diye yaratılmış bir mahluksun." dedi, bıkkınlıkla. Bu adamla neden arkadaş oldukları hakkında hiçbir fikri yoktu.

    Sadece, Umut'un döndüğünü haber vermek istediğim için yazdığım bir bölüm oldu. Şey... Birde gelecek bölümün mimarı falan olacak.

    Kendimizi aşmamız dileğiyle. 

ELMAYI YEDİ ADEM [b×b]Where stories live. Discover now