1.2

3.7K 316 35
                                    


"Baba!"

"Bana sevmeyi sen öğretmedin mi?"

"Neden?"

"Şimdi, neden beni sevmiyorsun?"

"Baba!"

"Neden?"

"Neden bana bunu yapıyorsun?"

"Yalvarırım, aç şu kapıyı.."

    Kan, ter içinde doğruldu yatakta. Ellerini hırsla saçlarına götürdü.

    Ardından alnında biriken teri sildi koluyla. Gözleri koltuğa ilişince, elinde olmadan irkildi. Şaşkın gözlerle baktı koltukta uyuyan adama.

    Başı sağ omzuna düşmüş, kemikli elleri belli belirsiz kucağındaki kitabı tutuyordu.

    Gülümsedi elinde olmadan. Hafif aralanmış dudakları ve durgun ifadesiyle küçük bir çocuğu andırıyordu. Çok masum, küçük bir çocuk.

    Tereddütle kalktı yataktan. Usulca yaklaştı Profesör'e. Koltuğun kenarına gelince bacaklarını dizlerinden kırarak iyice eğildi.

    "Hocam." dedi, sesini alçak tutmaya özen göstererek. Elini omzuna götürerek irdeledi.

    "Hocam." dedi tekrar sakince. 

    Profesör yavaşça araladı gözlerini. Başını kaldırdı hafifçe. Gözleri koltuğun kenarında duran bedene kayınca elleriyle gözlerini ovarak "İçim geçmiş olmalı." dedi, cızırtılı bir sesle.

    Aras gülümsemesini bastırarak "Böyle boynunuz tutulur diye uyandırdım." dedi, kendisini açıklama gereği duyarak.

    Profesör kucağındaki kitabı eline alarak ayağa kalktı. Gülümseyerek "İyi geceler ya da günaydın." dedi, başıyla camı göstererek.

    Aras, uykusu olmamasına rağmen yatağa yöneldi. Dağhan, ona son bir bakış daha atarak çıktı odadan.

    O gidince, erimekten bitme nokta gelmiş mumlara baktı.

    Bir süre boyunca onları izledikten sonra oturduğu yerden kalktı. Çok ilgilenmediği telefonunu alarak kulaklığını taktı.

    Sessizce odadan çıkarken yavaş adımlarla ilerledi koridorda. Terasa çıkan merdivenlere yöneldi. Hakan sayesinde öğrenmişti buranın varlığını.

    Aynı sessizlikte ilerleyerek çokta kısa olamayan bej rengi beton duvarın arkasında dikildi. Kulaklığını taktı usulca. Melodi kulaklarına dolmaya başladığında derin bir nefes aldı.

    Hava henüz aydınlanmamıştı ama severdi bu saatleri.

    Bir süre sonra sırtına baskı uygulayan şeyle korkarak, arkasını döndü.

    Bakışları bir karşındaki adama, bir de adamın elinde tuttuğu battaniyeye gidip geliyordu. Yutkunarak kulaklığını çıkarıp cebine tıkıştırdı.

    "Şey... uykum kaçmıştı. Senin de buraya çıktığını görünce eşlik etmek istedim." dedi, gergin bir tonda.

    Aras başını ağır ağır sallayarak önüne döndü. Arkasında duran adamın nefesini hissediyordu. Battaniyeyi Aras'ın omuzlarına yerleştirdi çabukça.

    Birkaç adım sesi yankılanıp tam yanında durdu gencin. 

    Başını, göğü izlemeye başlayan adama çevirdi. Ardından Profesör'ün bakışlarına eşlik ederek o da başını kaldırdı göğe.

    "Bu saatler..." dedi, Profesör fısıltıyla. "Bu saatler sen gibi. Hava ne karanlık ne de aydınlık. Sana çok benziyor."

    Aras başını hayretle yanındaki adama çevirdi. O da bakışlarını gökyüzünden çekmiş Aras'a bakıyordu.

    Profesör usulca yaklaştı karşısında durmuş, öylece onu izleyen bedene. Yüzünü gencin yüzüne yaklaştırdı iyice.

    Hareket etmek için herhangi bir çabada bulunmadı Aras. Ritmini bozan kalbine inat yüzüne umursamaz bir ifade yerleştirdi.

    Profesör yüzleri arasında belli bir mesefa bırakacak kadar yaklaştıktan sonra durakladı. Birkaç dakika Aras'ın mavi gözlerini inceledi.

    Aras başını çevirdi aynı umursamaz ifadeyle. Bu adamın derdi neydi böyle.

    Profesör yamuk bir gülüşle bedenini gencin baktığı yöne çevirdi.

    "Ben olsaydım adını Aras koymazdım." dedi, ellerini eşofmanının ceplerine yerleştirerek.

     Aras sinirle karışık hüznünü belli etmemeye çalışarak samimiyetten uzak bir şekilde gülümsedi.

     Profesör bu tepki karşısında omuz silkerek "Gökdeniz" dedi, hızlıca.

     "Bu tuhaf mavi gözlerle adın kesinlikle Gökdeniz olmalıymış. Zira güzellikleri iki mavinin arasında saklı. Denizle göğün birleştiği o noktada." dedi, genişçe gülümseyerek. 

    "Tam o noktada."

     Aras şaşkınca araladı ağzını. Umursamaz ifadesi tamamiyle kırılmıştı. Battaniyeyi omuzlarından düşürerek kapıya doğru ilerledi.

     Biraz daha burada kalırsa, beyni için de kalbi için de hiç iyi şeyler olmayacaktı.

     Kendimizi aşmamız dileğiyle. 
   

ELMAYI YEDİ ADEM [b×b]Where stories live. Discover now