2.4

2.5K 241 50
                                    

"Baba!" 

"Baba, dur!" 

"Lütfen..." 

"Anne!" 

"Anne, yardım et!"

"Baba!"

     "Baba!" diye bağırarak uyandı. Elini kalbine götürürken sık nefesler alıp vermeye başladı. Korku bütün benliğini ele geçirirken yerinden sökülecekmiş gibi atan kalbine küfürler etti.

     Eli göğsünde ayağa kalktı. Zorlukla banyoya attı kendisini. Kıyafetlerini çıkarırken boynundan sarkan ipe takıldı eli. Titreyen eliyle, terden sırılsıklam olmuş saçlarını geriye taradı.

    "Senin için kazandım."

     Pusulaya gitti parmakları. Geriye doğru birkaç adım attı. Sırtı soğuk fayanslara çarptıktan sonra yavaşça yere çöktü. Gözlerini kapatıp, sakinleşmeye çalışmak için derin bir nefes aldı. On

     Profesör'ün gülen yüzü zihnine düşerken ilk damla firar etti gözlerinden. Dokuz

     Soğuk zemin iliklerine kadar titremesine sebep olurken ayağa kalkacak gücü kendisinde bulamıyordu. Sekiz

     "Kimse sana zarar veremez."

     Ağabeyi'nin sarılışını duyumsarken kollarıyla sardı bedenini. Yedi

     Bir inci daha süzüldü gözlerinden. "Keşke" dedi, içinden "Keşke, bu kadar güçsüz olmasaydım."

     Tırnaklarını geçirdi tenine acıyı hissetme ihtiyacıyla. Asıl hissetmek istediğinin kendi ruhu olduğunu bilmeden. Altı

     Acı yayılırken vücuduna sessizce iç çekti.

     "Ah be Aras, seni tanımama neden izin vermiyorsun ki?"

     Nasıl izin verirdi? "Ben buyum! Beni böyle sev." diyemezdi. Hakan'a değer veriyordu. Onu kaybederse tutunduğu ince halatın bir ipi daha kopardı. Beş

     Birkaç gözyaşının daha intihar etmesine izin verdi, ipek kirpiklerden.

    "Bir telefon uzağındayım."

     Bir telefon değil bir ömür uzaktaydı ona Umut'u. Söyleyememişti. Haykıra haykıra susmayı öğrenmişti. Dört

     "Ölüyorum, görmüyor musunuz?" diye, bağırmak istedi.

     Sustu, sustu, sustu. Susmanın azameti dahi kurtaramazdı onu biliyordu ama sustu. Hem de hiç susmadığı kadar. Üç

     Ciğerlerinin yandığını hissediyordu. Derin bir nefes daha aldı.

     Gözlerini kırpıştırdı birkaç kez. Son damlalar da terk ederken ıssız ummanı, yerini kesik iç çekişlere bıraktı. İki

     "Dayanmalıyım." diye fısıldadı. Ağabeyine bir söz vermişti. Onu yalnız bırakamazdı.

     "Hepsi senin kafanın içinde." diye mırıldandı bu kez. Bir

     Son kez derin bir nefes daha aldı. Az da olsa sakinleşmişti. Bir süre boyunca soğuk zeminde öylece oturdu. Eli tekrar boynuna giderken kolyeyi çıkardı yavaşça. Ayağa kalkıp, bir süre baktıktan sonra soğuk mermere bıraktı.

     Duş kabinine gireceği sırada aynada gördüğü yansımasıyla durdu. Kızarıp, küçülen gözlerle mavi irisler ön plana çıkarken sessizce tavaf etti yüzünü. Tanrım, bu yüz gerçekten onun muydu?

ELMAYI YEDİ ADEM [b×b]Where stories live. Discover now