Yangın Alarmı

441 47 125
                                    

Dünkü aksiyonlu ve en önemlisi bomba sonlu maceramızdan sonra şimdi bu sıkıcı dersleri dinliyor olmak bir hayli uykumu getiriyordu. Bir kez daha esnediğimde daha fazla dayanamayarak başımı sıraya koydum. Yılbaşı gecesinde Arez ile aramızda geçen o tam olarak tarif edemediğim durumdan sonra bana karşı bir adım geri duruyordu. Bu duruma sebep olan şey benim o günkü davranışlarım olduğu için ses çıkartmıyor, herhangi bir tepki göstermiyordum. Düşüncelerimde boğulmaya son vermek için gözlerimi kapıyarak uyumaya karar verdim. Geçici süreliğine de olsa sorunlarımdan soyutlanıp onlardan uzaklaşmak kesinlikle iyi geliyordu. Tam daldım derken kolumun dürtüklenmesiyle sinirim şimşek hızında tepeme çıkmıştı. Çatık kaşlarla elin sahibine baktım. Deniz yüz ifademden dolayı olsa gerek beni sakinleştirmeyi umarak şirince gülümsüyordu.

"En sevdiğin saat. Öğle arası geldi. Acıkmadın mı?" dediğinde başımı tekrardan sıraya koydum."

"İstemiyorum."

"Ne! Neyi istemiyorsun, yemek yemeyi mi?" şaşkınlığı fazlasıyla sesinde de yansıyordu.

"Evet." dedim kısa keserek. Elini alnıma oradan yanağıma ve tekrar alnıma koyarak telaşlı bir şekilde konuştu.

"Hasta mısın sen? Ateşin falan da yok ama..." Önce soru sorup sonra sorduğu soruya yine kendi cevap veriyordu. Gözlerim kapalı da olsa bu halinle göz devirdim.

"Sen ve yemek yememek? İkiniz ayrı cümlede bile olamazsınız, ne demek yemek yemek istemiyorum!" poflayarak konuştum.

"İstemiyorum dedim işte Deniz!"

"Vallaha kıyamet alameti! Sonumuz yakındır." dediğinde onu sıradan ittirerek uzaklaştırdım.

"Uyumak istiyorum, git başımdan!" Sınıftakiler de çoktan gitmişti, öğle arası genel olarak boş olurdu zaten sınıf.

"Tamam be! İyi gidiyorum." diyip trip atarak sınıftan çıktı.

Rahatımı bozmuştu işte!

"Ben o rahat pozisyonu ayarlamak için ne kadar uğraştım haberin var mı Deniz bey!" Deniz'in arkasından homurdanarak kendi kendime konuştum.

"5 saniye falan mı? Hiç uğraşmadın da." diyen iç sesime göz devirdim. Rahat bir pozisyon ayarlayarak uykuma geri dönmeye karar verdim. Çok zorlamadan dalmamıştım şükür ki!

Bir okul günü daha bitmiş eve dönüş için her zamanki gibi yine servisimin gelmesini bekliyordum. Bu esnada etrafımdaki çocukların hepsi bağrışarak annelerinin yanına gidiyordu. Anneleri önce onlara sarılıyor ardından çantalarını alarak ellerinden tutup eve gidiyordu. Kendimi bildim bileli hep imrenmiştim bu duruma. Bu denli şanslı oldukları için imrenerek bakardım her gün onlara. Her zamanki gibi servisime bindim ve yerime geçerek oturdum. Pek uzun sürmeyen yolculuğun ardından yine her zamanki gibi tam vaktinde evdeydim.Yemek yemek, oyun oynamak ve derslerimi yapmakla geçen zamanın ardından saat yatma vaktine gelmişti. Pijamalarımı çoktan giymiş yatağımın içerisinde hazır olmuş babamın bir umut bana gelip iyi geceler kızım demesini bekliyordum. Belki şanslıysam hikaye bile okuyabilirdi. Tabi işleri yüzünden bu kadar yoğun olmasaydı. Babamın yatmadan önce kapıdan bana baktığını ve eğer üstüm açıksa örtümü iyice örtmek için odama girdiğini bilirdim. Bu yüzden kimi zaman bilerek örtümü üzerimden atar ve babamın odama gelmesini beklerdim. Eğer onu böylece yakalayabilirsem bana hikaye okumasını rica edebilirdim. Fakat kimi zaman bunu yapmak için uyuyormuş numarası yaparken gerçekten uyuya kalıyordum. Ama bu gece böyle olmamıştı uyumamayı başarmıştım. Babam üzerimdeki örtüyü dikkatlice örttüğü esnada mırıldandım.

"Baba." üzerimi örtüp doğruldu.

"Uyu, Laris. Yarın okulun var." Arkasını dönüp gideceği esnada parmağını kavrayıp tutmuştum küçücük elimle.

KIRMIZI ODAWhere stories live. Discover now