BÖLÜM 16

3.3K 100 118
                                    

Vücudumdan geçen ürpertiyle gözlerimi kırpıştırarak Fahri'ye baktım. Tarihin tekerrür ettiğini hissettim. Her şeyin başladığını  düşündüğüm yerdeydik.  Ensemden başlayıp tüm vücudumu titreten o his boğazımı sıktı. Gözlerini sırtımda hissediyordum. Ben olduğumu anlamış mıydı?

Bir yerde hayatı eline alan bir kader vardı gerçekte. Biz planlar yaparken  bizi her seferinde boşa çıkaran. Öylesine güçlüydü ki bu en şaşırdığımız anlar için bir köşede gizli gizli planlar yapardı. Onu görmek istediğimde ulaşamazken hiç beklemediğim anda karşıma çıkması gibi. Kaderin öyle bir oyunuydu ki bu bana belki de her şeyi başlatan da bu olacaktı. Düşüncelerimi sakladığım zihnimde onları uzaklaştırırken var olduğum duruma dönmeye çalıştım. O buradaydı. Tam arkamda. Sesini duymak istesem de hiçbir şey söylemedi.

Acelesiz bir kaç adım attığını duydum. Kasaya doğru yaklaşmıştı. Yine de hala arkamdaydı.

"Abi hoşgeldin, nasılsın?" Fahri'nin sesiyle ona döndüm. Yüzünde bir gülümseme vardı.

"Eyvallah." Dedi ifadesiz bir sesle. Ona nasıl olduğunu sormayacak mıydı?

İçimde yükselen heyecanıma engel olamıyordum. Sorgulayan bakışlarının üzerimde olduğunu hissediyordum. Ama yine de ona dönmedim. Heyecandan iyice sıcaklayan ellerimi birbirine kenetledim. Yetmeyince bu kez kollarımı birbirine dolayıp, gergince derin bir nefes aldım.

"Abi seninkini almaya geldiysen şanslısın valla. Son bir tane kaldı."

Neyden bahsettiğini anlamaya çalışarak Fahri'ye baktım. Elinde benim istediğim içki şişesi vardı. Kaşlarım kendiliğinden kalkarken ağzımdan çıkanlara mani olamadım. "Ama onu ben alacaktım." Üzerine doğru yürüyerek elinden çektim şişeyi. Şaşkınca bana baktığında arka cebimden paramı çıkartmaya çalışıyordum. "300 liraydı dimi?"

Kafasını salladı bana tuhaf bakışlar atarken. Cebimden çıkardığım 400 liranın 100 lirasını cebime koyarak gerisini kasanın üstüne bıraktım. Annemin mağazada görüp beğendiğimiz elbiseyi almam için verdiği para gitmişti. Beni öldürecekti!

Fahri parayı alıp kasaya koyarken "Almayacağım demiştin?" Diye sordu.

"Vazgeçtim." Basitçe cevapladım onu.

Daha fazla konuşarak kendimi aptal durumuna düşürmek istemediğim için arkamı dönüp hızla marketten çıktım.

Aptal gibi davrandığımın farkındaydım. Az önce ne yaptığımı ben bile anlayamamıştım. Hızlı hızlı yürüyen ayaklarım birbirine takılıp duruyordu. Gerginlikten dengemi de kaybetmiştim. Soluklanmak için bir iki saniyeliğine yerimde  durduğumda elimi kalbime koydum. Yüzünü görmemiş dahi olsam da sadece sesini duymak bile kalbimi yerinden çıkartacak gibi hissettirmişti. Bu da neydi? Böyle  hissetmek haksızlıktı. Nasıl böylesine etkilenebilirdim ondan.

Sert soluklarımı içime çekerken gecenin ayazının bile bana  işlemediğini fark ettim. Heyecandan yanaklarımı ateş basmıştı. Buz tutan ellerimi yüzüme bastırdım sakinleşmek için.

O ne düşünüyordu kim bilir. Serap ablanın planına uymuştum istemsiz de olsa sanırım. Ali hiçbir şey söylememişti beni gördüğünde. Tuhaf tavrım dikkatini çekmiş miydi? Yoksa umurunda bile olmamış mıydı? Büyük ihtimalle öyleydi. Kafamda kurup durmayı  bırakmalıydım belki de.

Benden bağımsız hareket eden ayaklarım mahallenin halı sahasına geldiğimi fark ettiğimde  kendiliğinden durdu. Hava zifiri karanlıktı. Etraf öylesine sessizdi ki sadece kendi adım seslerimi duyuyordum. Arka tarafında bulunan banklardan birine doğru hareket ettiğimde burnumu kolumla sildim. Soğuğun kemiklerime kadar nüfüz ettiğini hissediyordum.

ABİ BELASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin