Kulaklarımda bir uğultu Alinin sesini silerken savsaklayan adımlarla yürümeye başladım. Gözlerindeki nefret bir harabenin kırık tahtaları gibi giderek kötüye giden bir durumu andırıyordu. Bana baktığında canının yandığını hissetmiştim. O an içimden geçen tek şey ona yardım edebilmekti. Ama bu imkansızdı. Yanında bile olmam mükmün değildi.
Onu bu kadar merak ederken karşımda bu şekilde bulmak tuhaftı. Her şeye rağmen güçlü görünüyordu. Yine de yaralarının can yakıcı olduğu kesindi.
Eve ulaştığımda içeri geçmekten vazgeçip bahçeye girdim. İki kişilik geniş salıncağa oturduğumda o an hep gözümün önündeydi. Abimlerin Aliye bakışları, Alinin öfkesi, söyledikleri... Her şey birer bulmaca gibiydi. Kafamı karıştırıyorlardı. Nedenlerini ararken boğuluyordum.
Salih denen adamın abimlere söylediği şeyler bazı şeylerin oturmasını sağlıyordu. Bahsettiği ihalenin ne olduğunu bilmesem de olayların asıl sebebi bu olmalıydı. Alinin ihaleye gelmemiş olmasının nedenini bilmediğini söylese de sesinden onun bir şeyler yaptığı belliydi. Abimin ne yaptığı ise ayrı bir konuydu. Alilerle daha büyük bir düşmanlığa yol açmış olduğu kesindi.
"Of!"
Kafamı sinirle ellerimin arasına aldığımda yüzüm sıkıntıdan buruşmuştu. Abimlerin neden olduğu şeylerin hayatımı etkilemesi berbattı!
Bir süre o şekilde düşünür bir vaziyyette durdum. Yarım saat kadar sonra arkamdan sesler duyduğumda bahçeden çıkıp kapının önüne gelen babamın yanına gelmiştim. Kapının önünde duran babam beni farketmediği için gördüğü anda korkuyla geriye gitti. Ben olduğumu farkedince sinirle konuştu. "Ne yapıyon kız gece gece."
Bir an duraksadıktan sonra kaşlarımı çatarak baktım yüzüne. "Bir şey yapmıyorum. Asıl sen beni orada bırakıp ne yapmaya gittiğini söyle baba?" sorgulayan bakışlarım yüzünü bulduğunda utanmış gibi dudağını dişledi. Kafasını eğdiğinde "Annenin haberi var mı?" diye sordu.
Kollarımı birbirine bağladıktan sonra "Hayır." dedim. "Daha yeni içeri girmek üzereydim."
Yüzü rahat bir hale büründüğünde "Ha demek öyle. Ben de bir arkadaşımda bir şeyimi unutmuştum da onu almaya gittim. Neyse içeri girelim haydi." dedi.
Kapıyı açıp içeri girdiğinde "Hangi arkadaşın?" diye sordum. Ceketini koyduktan sonra sıkılmış bir sesle "Ne edecen hangisi olduğunu kız. Annen nerede uyumuş mu?"dedi.
Yorgun ve hasta gibi hissettiğim için fazla üstelemeden "Bilmiyorum." diye cevapladım. Babam odalarına ilerlediğinde düşüncelere boğulmuş bir halde üst kata çıktım.
Kıyafetlerimi üzerimden çıkartırken benden kopmayı bekleyen gözyaşlarımı tutmaya çalışıyordum. Yatağımın üzerine uzandığımda bugünün her detayı beynimin içinde hareket etmişti. Hayat öyle tuhaftı ki hislerimizi anlamamız için bile yeterince zaman vermiyordu. Kendimi Ali'ye aşık olduğuma inandırmıştım. Çünkü öyle hissediyordum. Ama bu bir yanılsamadan ibaretti belki de. Onunla yaşadığım şeyler çok ufaktı. Bir ömrün içine dizilmiş birkaç andan ibaretti. Onu tanımıyordum. Bunu bugün net bir şekilde anlamıştım. Gördüğüm gözler aklından geçenleri anlamama yetmiyordu. Hissettiği öfke beni yakmıyordu. Çektiği acı... Çektiği acıyı hissediyordum belki ama bu yetersizdi. Ben Ali'yi tanımıyordum.
Tanımadığım birine aşık olmam imkansızdı. Sadece ondan hoşlanıyordum. Çünkü o tuhaf bir şekilde hareketleriyle beni kendine çekiyordu. Şimdiye kadar başka erkeklere karşı hissettiğim beğeniden daha güçlüydü ona karşı hissettiğim. Yanlış düşünmemin tek sebebi buydu.
Bahçede otururken aklımdan geçenler bunlardı. Abimlerle böylesine bir düşmanlığın içindeyken onunla bir ilişkim olması bir yana ona karşı hislerimin olması bile büyük bir sorundu. Bu yüzden oturup düşünmüştüm ve her şeyi bir bir gözden geçirirken gerçeklere varabilmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ABİ BELASI
ChickLitBeren, abilerinin düşmanına aşık olduğunda hayatının ipleri bir anda elinden kaymıştı. Aslında belki de... hiç onun eline geçmemişti ve şimdi tam da ipleri eline alma zamanıydı. ... Başları belaya batmış abilerinden kendisine bile bakmaya fırsatı o...