BÖLÜM 28

1.7K 72 24
                                    

Bir süre sadece bakakaldım ona. Üzerinde her zaman giydiği tişörtlerinden biri vardı. Saçları dağınıktı. İfadesi ne düşündüğünü anlamama izin vermeyecek kadar kapalıydı yine. Sadece gözlerinde odamın karanlığında bile fark edebileceğim parıltılar vardı.

Telefonumun ışığı arama bitene kadar yanmaya devam etti. Ardından aramanın sesi sonlandı ve ışık söndü. Hala tek kelime edemiyordum. Hareket etmediği için bir an halisünasyon gördüğümü düşünüp korktum. Gözlerim tüm vücudunda dolandı ardından arkama doğru bir bakış attım. Belki ışığı açarsam o da kaybolurdu. Ama bu nedense halisünasyon görme ihtimalimden daha çok korkuttu beni. Belki bir süre daha izleyebilirdim onu.

Bakışlarım hala arkamdayken sesini duydum. "Ne zaman çığlık atman gerektiğini mi düşünüyorsun?"

Dalmış olmanın verdiği gerginlikle yerimden sıçradım. Yavaşça ona döndüğümde şaşkın bakışlarım bir an olsun yüzümden silinmemişti. "Sen benim odama mı girdin?" Fısıltıdan farksızdı çıkan sesim. Gerçekliğine inanamıyordum.

Ali birbirine sardığı kollarını açtı ve arkasındaki kalorifere yasladı. Gözleri hareketlerimi izliyordu. Bir an olsun rahatlığı silinmemişti. "Abimler buradayken... Nasıl?..."

Kelimelerim abimlerin onu görebilme ihtimallerini idrak edebilmemi sağladığında cümlemi tamamlayamadım. Korku tam anlamıyla şimdi hücrelerime nüfuz ediyordu. Gözlerim endişeyle büyüdü.

Dudağı kıvrıldı. "Pek de zor olmadı aslında bakarsan."

Rahatlığına, vurdumduymazlığına ve bu kadar umursamaz olmasına hayretle baktım. "Sen delirdin mi?" Öfkeyle çıkan sesim birilerinin duymasından korkacak kadar kısıktı. Gerginlikten nefesim tıkanıyordu.

Kaşlarını kaldırdı masum bir ifadeyle. "Aşağıdan burayı duymalarının pek mümkün olduğunu sanmıyorum." Dalga geçer gibi konuşmasına dayanamayarak katlanılamayacak derecede bir öfkeyle doldum.

"Ne işin var burada?!"

Öfkeyle sorduğum soruya karşılık halime bakarak güldü. "Sonunda beklediğim gibi bir tepki verebildin."

"Sen delirdin mi?! Ne işin var burada!? Abimler burada sen... Sen ne cesaretle..." Ona doğru bir adım attığımda hareketlerim kontrol edilemeyecek kadar telaşla doluydu. Delirmek üzereydim buraya nasıl girerdi. Amacı neydi?

Gözleri koyulaştı ve sonunda rahatlığına bir son verip yavaşça yerinden doğruldu. "Abinlerin burada olduğunu bilmek cesaret isteyecek kadar büyük bir karar değildi."

Gözlerimi ne söylemek istediğini anlamak için karanlık gözlerine dokundurdum. Ama karşılaştığım görüntü beni şaşkına çevirdi. Bakışları daha önce hiç karşılaşmadığım kadar temizdi. "Asıl cesaret isteyen seni görecek olmamdı."

Dudaklarım titriyordu hem onun odamda olmasının verdiği heyecandan hem de her an abilerimin onu görebilecek olma ihtimalinden. Bana doğru bir adım daha attığında kalbim dörtnala koşuyordu sanki. "Beni görmekten neden korktun ki?" Sesim çok kısıktı. Ama bu kez duyulma korkusundan uzak onun cümlelerinin tesirindendi.

"Çünkü sen... beni bu evde yıkabilecek tek kişisin."

Sözleri beni bozguna uğrattı. Kaşlarım çatıldı yavaşça. Ali'nin sesi odadan, benim düşüncelerimden bile daha karanlıktı. Sesimi zorlukla bulabildiğimde şaşkınca konuştum. "Ben.. ne yapabilirim ki sana?"

Hiçbir şey söylemedi. Sadece öylece baktı bana. Sanki bir şeyleri anlamamı ister gibi baktı. Yavaşça yutkundum. O bana böyle bakarken nefes almak bile zor geliyordu. "Ali.. niye buradasın?"

ABİ BELASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin