BÖLÜM 20

2.6K 94 52
                                    

Bir süre daha bahçede, o masada oturup vakit öldürdük. Kerem abi hislerimden habersiz tavlada taşları dizerken bana takılıyor, ona katılabileceğim sohbetler açıyordu. Ama benim zihnim öylesine karma karışıktı ki ne onun söylediklerine odaklanabiliyordum ne de durmadan dönüp duran ucu kaçmış düşüncelerimi bir düzene oturtabiliyordum.

Ali'ye kızgındım. Hatta öylesine kızgındım ki hissettiğim hayal kırıklığı bununla birleşip boğazımı yakıyordu. Abimler onun canını yaktıklarında her şeyden çok onun için üzülmüştüm. Sadece onu düşünüp abimleri suçlamıştım. Öfkesinde onu haklı görmüştüm.

Ama o, ondan hiç beklemediğim bir yolla almayı seçmişti intikamını. Onu haklı gördüğüm her an için beni aptal gibi hissettiren bir yolla.

Düşünmeden, kızmadan edemiyordum. Her ne yapacaksa bile bu şekilde mi yapmalıydı? Bu kadar acımasız mı olmak zorundaydı?

Aklıma gelen sesiyle rahatsızca kıpırdandım yerimde. Dün gece bana; her şey olup bittiğinde aynı şekilde bakıp bakmayacağımı sorduğunda kast ettiği bu muydu? Ona böylesine öfkeyle dolacağımı hissetmiş miydi?

Yengemin sesiyle kendime geldiğimde sofra hazırlıklarına giriştiklerini anlamıştım. Yerimden kalkıp onlara yardımcı olmak için ayrıldığımda o sırada Kerem abi de çalan telefonuna cevap vermişti.

Her şey hazır olup sofraya geçtiğimizde bir süre sadece çatal bıçak sesleri hakim olmuştu masada. Amcamın bakışları Kerem abiye yöneldiğinde benim de merak ettiğim bir soruyu yöneltti.

"Devran ne yapıyor şimdi? Bir iz bulabildi mi?"

Ne izinden bahsediyorlardı?

Anlayabilmek için kafam Kerem abiye çevrildiğinde bir kaç saniye düşünceli bir şekilde durdu. Sonra daldığı yerden kurtulmuş olmalı ki amcama cevap verdi. "Henüz tam olarak emin değil. Kenan soruşturacaktı."

Kafasını sallayarak kısa bir şekilde cevapladı onu. Bu konunun onun da canını sıktığını anlayabiliyordum. Yıllarca abimlere babamdan çok babalık yapan oydu. Daha küçük birer çocukken abimler, amcamın peşinde dolanır, o ne söylerse onu yapar onu doğru kabul ederlerdi. Yıllar geçip de onlar büyüdüğünde; hiçbir şey değişmemiş abimlerin ona duydukları saygıda bir gram eksilme olmamıştı.

Amcam için de durum bundan farklı sayılmazdı. En az kendi oğulları kadar sevdiğini biliyordum abimleri. Hatta bazen öyle çok düşerdi ki abimşlerin üstüne kendi çocuklarının kızdığını hissederdik.

Onlar amca yeğenden çok baba oğul gibilerdi her zaman. Yan yana oturan iki adama baktım. Şimdi, her zaman olduğu gibi, abimlerin sorunundan gram haberi olmayan babam ve her şeyiyle bilip yardımcı olmaya çalışan amcam aslında tüm hayatımızın özeti gibilerdi.

Annemin biraz endişe ve merak barındıran sesini duydum. "Ne oldu abi bir sıkıntı mı var? Neyi soruşturacak Kenan?"

Amcam ağır ağır gözleirni anneme çevirdi. "Yok Safiye bir sıkıntı yok. " emin olmayan sesiyle konuştuğunda kısa bir an duraksadı. Her ne kadar cevabını bilse de sormaktan kendini alamamış olmalı ki "Devran bahsetmedi mi size?" diye sordu babama bakarak.

Annem, babamın bu ilgisizliğine her zaman olduğu gibi kızarken kaşlarını çatarak ona bakmakla yetindi. "Yok abi bahsetmedi. Önemli bir şey olsa anlatırdı herhalde." diyerek geçiştirdiğinde sinirli olduğunu biliyordum babama. Her zaman ona biraz daha ilgili olması konusunda baskı yapardı ama çabaları nafileydi. Babam ne annemin bakışlarını ne amcamın sorusunu ne de abimlerin konusunu umursamıyor olmalı ki bakışlarını kaldırmadığı yemekten yemeye devam etti. Annem de bir süre sonra gözlerini üzerinden ayırıp yemeğine döndü sıkıntıyla.

ABİ BELASIWhere stories live. Discover now