BÖLÜM 19

3.4K 96 75
                                    

Kapının önünde suratını büzerek bana bakan kıza baktım. Bu bakışı kullanmayı ne kadar çok seviyordu.

"Bak. Yapabileceğim bir şey olsa sana gerçekten yardımcı olacağımı biliyorsun," dedim, o kaşlarını çatmış, önüne gelen saç tutamlarından biriyle oynayarak bana bakarken. "Ama bu imkansız." Kafamı iki yana sallayarak onu söylediklerimde ciddi olduğuma inandırmaya çalıştım.

Derin bir nefes alarak ofladı. Bana kötü bir bakış fırlatırken "Neden öyle olsun? Senden ufacık bir şey istiyorum."

Kaşlarımı kaldırarak ciddi misin der gibi baktım. Suratını yana eğerek "Tamam ufak değil ama gerçekten ihtiyacım olduğu için istiyorum."

Sıkıntıyla ona baktım. "Öyle olduğunu biliyorum. Ama abimler akşam dışarı çıkmama hayatta izin vermezler."

Durumu açıklamaya çalışırken karşımdaki deli dolu kıza baktım. Okuldan gelir gelmez kapıma dayanmıştı. Bu akşam önemli bir işi vardı ve benden onun yerine bu akşamlık kafede çalışmamı istiyordu. Aslında normalde itiraz etmeden kabul ederdim ama gündüz olsaydı. Akşam çıkabilmem mümkün değildi.

"Annene bu akşam bende kalacağını söyleyelim. Birlikte çıkarız sonra ben seni kafeye bıraktıktan sonra ayrılırız. Nereden haberleri olacak ki abinlerin? Eve gelmediklerini söylememiş miydin?." İkna olmamış suratıma karşılık kafasını yana eğdi. "Hadi ama. Sadece bir kez olacak. Söz veriyorum." Kafasını daha da eğerek beni yavru köpek bakışlarıyla etkilemeye çalıştı.

Kendimi tutamayarak güldüm ve ona kötü bir bakış attım. "Annemi ikna etme işi sende öyleyse."

Çığlık atarak bana sarıldı ve teşekkürlerini sıraladı. "Tamam tamam."

Aslında bu kadar çabuk kabul etmemin bir kaç nedeni vardı. En başta; bu aralar çok fazla bunalmış ve huzursuzdum. Biraz olsun değişiklik iyi gelebilirdi. İkinci sebebim ise; abimlerin, bu sıralar yoğunluktan kafalarını kaşıyacak bir saniyeleri bile yoktu ve benimle uğraşmaya pek vakitleri kalmıyordu. Bu yüzden şimdiye kadar yapmak isteyip de yapamadığım bir şeyleri gerçekleştirmek için iyi bir zamandı bu. En azından bir süreliğine kendi istediğim gibi hareket edebilirdim.

İçeride ona bir kahve yaparken annemin gelmesini bekliyorduk. Biraz sonra geleceğini söylemişti. Nihan mutlulukla haberi bana vermişti. Annemi ikna etmek onun için her zaman kolay oluyordu. Cezvede kaynayan kahveyi fincana boşalttıktan sonra mutfak masasında oturan arkadaşımın önüne uzattım. Gözlerini diktiği telefonu kapatarak yanına bıraktı ve bana odaklandı. Elimdeki kahveden bir yudum alırken üzerimde hissettiğim bakışlarla ona bakıp gülümsedim. "Beğendin mi?"

Kafasını sallayarak içten bir şekilde güldü. "Evet."

Elimdeki sıcak içecek elimden yayılıp içimi de ısıtıyordu. Tekrar kahvelerimize döndüğümüzde aramızda ufak bir sessizlik oluşmuştu. Bakışlarımı ona kaldırdığımda beni izlediğini gördüm. Düşünceli görünüyordu. "Senin şu adam." Diyerek konuşmaya girdiğinde yerimde doğruldum.

Kalbim teklerken ufak bir şaşkınlıkla ona baktım. "Kim?"

Ellerini masaya koyarak gözlerini kıstı. "Şu kafede gördüğümüz. Hani düşmanınız olup da düşman gibi görünmediğin."

Uzun açıklamasıyla utanarak kafamı farklı bir yere çevirdim. Ona bundan bahsetmediğim için bana sitem ediyor gibi hissediyordum.

"Benim çalıştığım kafenin sahibiymiş biliyor musun?"

Hayretle kafamı kaldırarak ona baktım. "Ne?"

Böyle bir şey nasıl olabilirdi?

Duyduğum şeyin şokuyla gözlerimi yüzüne dikerek ona baktım. Elimin altındaki fincanın ısısı artık tenime işlemezken bir anda duygularımın bu kadar  yoğunlaşıp, tepkilerimin hızlanmasına inanamamıştım.

ABİ BELASIWhere stories live. Discover now