BÖLÜM 42

946 58 36
                                    

Dilim bağlanmış, boğazıma kocaman bir yumru oturmuştu. Nefesim tıkanıyor, zihnim allak bullak oradan oraya kaçışıyordu. Gözlerim yerde yatan arkadaşıma düştü. Kirpiklerim bile titriyordu. Ona doğru bir adım attım. Önüme çıkan iri yarı bir adım yolumu kesti. Bakışlarımı zorlukla kaldırıp kaşlarımı çatarak baktım. Yutkunamıyordum bile. "Çekil!" dedim dişlerimin arasından zorlukla. Herhangi bir şey söylemeden önümde durmaya devam etti.

"Burada emirleri biz veriyoruz küçük hanım." Alaylı bir sesle Ivailo bana selendiğinde dönüp bakmadım bile ona. Bir kez daha adım atmaya çalıştığımda önüme geçen adam bu kez kolumdan tutarak itti beni. Biraz yalpalasam da kolumu elinden sertçe kurtararak bağırdım. "Bırak beni!"

Üzerime doğru yürüdüğünde Ivailo ters bir bakış atarak durdurdu onu. "Kibar davran misafirimize."

Tüm nefretimle Ivailo'nun gözlerine baktım. "Ne yaptınız arkadaşıma?!"

Çığlığım tüm apartmanda yankılacak kadar gürdü. Gözlerimden birkaç damla süzüldü. Ivailo yerinden bile kıpırdamamıştı. Bacak bacak üstüne atarak arkasına yaslanmış beni izliyordu. Yanağımdan süzülen bir damla yaşı gözleriyle takip etti. Tepkilerimi görmek ona acımasızca zevk veriyordu sanki.

"Henüz hiçbir şey."

Bakışları yerde yatan Nihanı buldu. Çenesiyle onu işaret ederken "Sadece biraz uyuyor. Kafasına silahın arkasıyla vurmuştuk. Belki ona bağlı olabilir?" dedi. Yüzünü masum bir ifadeye sokmaya çalışmıştı ve benim midem bulanmıştı. "Allahın belası!"

Yüzünü buruşturdu. "Sakin olmanı tavsiye ederim." Kafasını yana doğru eğdi. Tehditkar bir bakışla baktı bana. "Arkadaşın için.."

Nihanın yerinde kıpırdandığını işitim. Ufak mırıldanmalarla yerden doğrulmaya çalıştığında kalbime umut tohumları ekilmişti. "Nihan!"

Korkuyla üzerine koştum onları umursamadan. Başucuna gelip saçlarını yüzünden çekerek gözlerine baktım. "Beren..." diye fısıldadı zorlukla.

"Benim. Benim, buradayım Nihan. Yanındayım, iyi misin? İyi olacaksın söz veriyorum."

Endişeyle ard arda fısıldadım. Gözlerini yumdu yavaşça. "Başım..." dedi zorlukla. Canının ne kadar yandığı belliydi. Aldığı darbe çok sert olmalı ki kendine gelemiyordu. Gözyaşlarım görüşümü bulanıklaştırırken "Uyuma, kurtulacağız şimdi. Uyanık kal. Hastaneye götüreceğim seni." dedim defalarca kez.

Gözlerini zorlukla açık tutabildi. Bakışları etraftaki adamlarda gezindi. Bir eli sıkıca avucumu buldu. "Kim bu adamlar?" diye fısıldadı.

Yüzümden süzülen bir damlayı sertçe sildim. Bakışlarım koltukta geriye yaslanarak beni izleyen adamı buldu. Dudağı bir kenar kıvrıldı. Nihana hitaben konuşarak bozuk türkçesiyle mırıldandı. "Henüz arkadaşın da tam olarak kim olduğumuzu bilmiyor. Ama merak etme... " dedi gözlerimin içine bakarak. "Çok yakında bizi çok iyi tanıyacak."

Nihan yeniden bilincini kaybeti. Korkuyla titreyerek defalarca kez seslendim. "Nihan uyan ne olur!"

Ne kadar sarssam da bir faydası olmuyordu. Ara ara gözlerini açıyor bilinci yeniden gidiyordu. Ivailo o iğrenç sesiyle "Sakin ol." dedi bana. "Uyuyor sadece."

Nefes alışları düzenliydi. Söylediği gibi uyuyordu. Ama uyanması lazımdı. Burada güvende değilken öylece yerde yatamazdı. Bu yüzden durmaksızın onu sarstım ve uyandırmaya çalıştım. "Nihan uyan ne olursun.."

Gözleri kısık bir şekilde açıldı. Beni ayırt ediyor ancak hala tam olarak olanları çözemiyordu. Ivailo "Sıkılmaya başladım." dedi bıkkın bir sesle. "Arkadaşını uyandırdıysan biz konumuza dönelim."

ABİ BELASIWhere stories live. Discover now