13 - PİŞMANLIK KEŞKELERİ

2.4K 122 6
                                    

İnsanların doğası gereği, çoğu zaman zihninde şekillendirdikleri düşünceleri ve hayalleri hep  keşkelerle dolu olur, hatta bana göre beynimizin içinde kurduğumuz çoğu olayın ana teması keşkeler üzerine kuruludur ve biz de bu keşkeler üzerinde zihnimizin içini şekillendirip, bir kıvam haline getiririz.

Bazı keşkeler; pişmanlık, hayal kırıklıkları ve karamsarlık içeren ruhsal çöküşün habercisi zihnimizi lekeleyen keşkeler olsa da, bazıları gelecek hayalleri süsleyen, ışıltılı ve parlak keşkelerdir.

Ben ise şu an hayatımdaki en yoğun pişmanlık keşkelerimi yaşıyorum.

En basitinden; keşke Barış ile daha iyi şekilde ilgilenebilseydim. Belki de sırf benim aptalca kararlarım yüzünden, şu anda sevgilim bu denli sıkıntılar yaşıyor ve korkunç acılar çekiyordur.

Nerede hata yaptığımı bilmememe rağmen derin bir pişmanlığın, adrenalin ile beraber kanımda gezdiğini her bir hücreme kadar hissedebiliyordum. Acaba ilk yanlışı nerede yapmıştım?

Barış'ın hayatını kurcalamadığım, dolayısıyla kuzenine her şeyi anlatmasından bihaber olduğum zaman mı?

Ya da onu meyhanede bulduğum gece evine gitmesine izin verdiğimde zaman mı? Yani, onu yalnız başına eve gönderirken ne bekliyordum ki? O eve girdiğinde hiçbir şey olmamış gibi ailesiyle selamlaşıp güzel bir uyku çekmesini mi düşünmüştüm kendimce?

Geriye dönüp baktığımda yaptığım salaklıklar bir bir gözümün önünden geçerken, sinirle elimi yumruk yapıp var gücümle olmasa da direksiyona sağlamından bir yumruk attım.

Birden 'belki de en başından beri beraber olmamalıydık' şeklinde bir cümle zihnimi turladı. Bunu düşünmemle anında kafamı iki yana sallayıp şeytanı düşüncelerimden defettim. Barış olmadan, bütün duygularımı saf dışı bırakarak, ruhsuz bir adam gibi hayatımı devam ettirebilir miydim?

Arkamdan çalınan kornayla birlikle irkilip kendime geldim ve tekrardan Arda'nın verdiği adrese doğru yola koyuldum. Saatime baktığımda yaklaşık on beş dakika gibi bir sürem kaldığını fark ettim. Sessizce birkaç küfür fısıldadıktan sonra arabayı sağa kırıp yokuş yukarı villa tarzı evlerin olduğu kısma doğru arabamı ilerlettim. Arabanın hızı yavaşlarken benim gözüm sürekli saati turluyordu. Eğer Arda yalan söylemediyse, tam şu anda bu yolda karşılaşmamız gerekiyordu çünkü görüşmeye kırk dakika kala hazırlanmaya başladıklarını, on beş dakika kala da muhtemelen çoktan arabaya yerleşmiş vaziyette olacaklarını söylemişti.

Arabanın tekeri çakıl yolda daha zor ilerlemeye başladığında bu sefer küfürlerimi oldukça sesli bir şekilde dile getirdim. Bir an için arabadan inip kendim yürümeyi düşündüm ama öyle yaptığım takdir de önlerini kesemeyeceğimi fark ettim.

"Sikeyim böyle işi!" diye feryat edip, var gücümle gaz pedalına yüklendim. Tam biraz hızlanmaya başladığım sırada ceketimin cebinden kulaklarıma ulaşan yüksek sesli telefon melodisi, sanırım hayatın benimle dalga geçtiğinin en büyük kanıtıydı.

Yol kıvrımlarında ilerlemeye devam ederken bir süre telefonun sesini görmezden gelsem de, en sonunda patlama noktama geldiğimde hırsla elimi cebime attım ve 'Esin' adını ekranda gördüğüm gibi aramayı kabul ettim.

Her ne kadar normalde Esin ile gayet kibar konuşsam da o anın verdiği öfkeyle, "Ne var lan ne var!" diye çıkıştım karşımdaki kişinin kim olduğunun bilinçsizliğiyle. Ben hâlâ engebeli yolda iki yana doğru sallanarak ilerlemeye devam ederken karşı taraftan, "Esat, sensin değil mi?" diye bir ses yükseldi. Normalde Esin'in benim atarlı çıkışıma karşın sert bir ses tonuyla cevap vermesini beklerdim ama fikrime tezat bir şekilde sesinde şefkatli ve nazik bir tını vardı. Bu kaşlarımı çatmama sebep olurken, "Evet?" diye soru sorarcasına onayladım onu. Tam ondan bir cevap beklerken görüş alanımda giren parlak, kırmızı ve oldukça lüks arabayla dikkatim tamamen ondan koptu.

Bu araba, Barış'ın arabasıydı. Tam bana yaklaşmaya başladıkları sırada Esin, "Esat, çok önemli bir şey oldu. Eğer şu an müsaits-" demeye yeltendi ama sözcüklerinin beynime yerleşmesine izin bile vermeden, "Değilim!" diyerek telefonu yüzüne kapattım.

İki araba da tamamen karşı karşıya geldiğinde, arabanın buğulu camından şoförün kaşlarını çattığını gördüm. Ardından da arabayı durdurdu.

Bir hışımla dışarıya fırladım ve ilk defa bütün cesaretimi toplayarak, sonumu düşünmeden, tamamen Barış'a kavuşma odaklı bir şekilde karşımdaki arabaya doğru ilerledim.

İlk kez bütün cesaretimi topladığım günün, aynı zamanda en büyük pişmanlık keşkemi yaşayacağım gün olduğunu tahmin edemezdim.

KALBİN GÖZYAŞLARI (GAY)Where stories live. Discover now