15 - AMANSIZ AYRILIK

2.2K 125 25
                                    

"Hadi!" dedi sesini yükselterek. Arabayı sola kırarken, onun sesini yükselmesine sinir olduğum için, "Bekle" diye bağırdım. Aklımdaki kavuşma sahnesinin, şu anki durumumuzla uzaktan yakından alakası yoktu ve ben doğacak sonuçlardan veyahut kavga etme ihtimalimizden dolayı şimdiden sinirlenmeye başlamıştım.

Arabayı sürmeye devam ederken telefonumun melodisiyle irkildim. O ana kadar arabayı dalgın bir şekilde sürdüğümü fark etmemiştim bile. Barış'ın gözlerini üstümde hissettiğim sırada, tam da tahmin ettiğim gibi, "Kim o?" dedi kuşkucu bir tonda. Benden şüphelenmeye başlamıştı. Bunu sözlü olarak dile getirmese de Pınar'ın bana mesaj attığı günden beri benden kuşkulandığını net bir şekilde sezmiştim. Düşüncelerimi destekler nitelikteki "Kim o?", "Neden sürekli telefonuna bakıyorsun?", "Benimle konuşurken mutsuz gibisin..." cümleleri de kanımın ispatıydı.

Uzun zamandır bana göstermekten hiç çekinmediği şüpheci gözlerinin içine baktım ama tek kelime etmedim. Kaza yapmamak için arabayı sola çekip durdurdum cebimden telefonumu çıkardım. Gelen aramayı kabul edip telefonu kulağıma götürdüm.

"Efendim Esin?" dedim, sinirim sesime de yansımıştı.

"Esat baban kötüleşti! Bir anda oldu her şey, biz de anlamadık. Hemen gelmen gerek." demesiyle kaskatı kesildim. Bütün vücudumdan bir üzüntü dalgası geçip giderken sertçe yutkundum.

Babamla çok vakit geçirmesek de, çoğu zaman vurdumduymaz tavırları olsa da, bu ona değer verdiğim ve sevdiğim gerçeğini değiştirmiyordu. Anılarımız bir bir gözümün önünden bir film şeridi gibi hızlı hızlı geçerken, yaşanmışlıkların verdiği buruk acı gözlerimin dolmasına sebep oldu.

"Esin, sonra konuşsak olu-"

"Hemen gelmen gerekiyor dedim Esat! Evinizin yakınındaki hastanedeyiz, çabuk ol." dedi ama demesiyle birlikte yanımdaki kapının açılıp sertçe kapatılması bir oldu.

Hızlıca telefonu kapatıp arabadan çıktığımda Barış'ın duvara yaslı bir şekilde durduğunu gördüm. Kaşlarımı çatarak yanına doğru yürümeye başladığım sırada, "Barış!" diye bağırdım. Kısa bir anlığına bakışları bana dönse de ardından tekrar önüne döndü. Yanına vardığımda sertçe kolundan tutmaya çalıştım ama hemen silkelenip kendini benden uzaklaştırdı.

"Barış." diye tekrarladım kendimi. Bu sefer bakışları tamamen bana döndüğünde öfke saçan gözleri beni öldürmek istediğini bas bas bağırıyordu ve bu, zaten sabahtandır kontrol edemediğim, dengeden yoksun sinir hücrelerimin tekrar tetiklenmesine sebep olmuştu bile.

"Esat, neredeydin bunca zaman?" diye sorduğunda cevap vermedim. Aklım babamda olduğu için doğru düzgün düşünemiyordum ve beynimi kullanamadığım zamanlardaki kavgalarımız pek de hayırlı bitmiyordu.

"Benimle görüşmek istemiyorsun sanmıştım." diye açıklamaya çalıştım kendimi ama bu sadece Barış'ın daha da sinirlenmesine sebep oldu. Kendini duvardan ayırıp bana doğru sert ve kendinden emin birkaç adım attı. Ben ise olduğum yerde durup sadece onu izledim. Gözleri yüzümün her yerini turlarken ikimizin kafasının da yerinde olmadığından emindim.

"Niye istemiyorum sandın? Sevgilim değil misin?" dedi, kaşlarımı çattım.

"Öyleyim," dedim, sonra da, "Sevgilinim, sevgiliyiz." diyerek cümlesini onayladım. Konuyu nereye bağlamaya çalıştığı veya neyi ima ettiği hakkında bir fikrim olmasa da gidişat hoşuma gitmemişti.

"Öyleyiz..." dedi ve kafasını hafifçe salladı. Pür dikkat beni izleyen bakışlarını yere indirip diliyle dudağını ıslattığı sırada cümlesine devam etmesini bekledim, çok beklememe de gerek kalmadı. Kısa bir sürenin sonunda, "Peki neden öyle davranmıyorsun" diyerek o ölümcül cümleyi dışa vurdu. Babam yüzünden dolan gözlerimden bir damla yaş düştüğünde hırsla düşen gözyaşımı elimin tersiyle sildim. Ne tür bir duygu hissettiğimden emin olamasam da kalbimin sıkıştığını rahatlıkla hissedebiliyordum.

KALBİN GÖZYAŞLARI (GAY)Where stories live. Discover now