24 - BARIŞ VE ESAT BABA

1.7K 100 12
                                    

Bir ay.

Barış'ın evine gitmeye, Melisa'mı görmeye başlayalı neredeyse bir ay olmak üzereydi. Barış gerçekten de sözünü harfi harfine uygulayıp, benimle tek kelime konuşmuyordu! Oysaki onunla konuşacağımıza çok emindim ama nedense ben de pek üstüne gitmek istemedim, zaman vermek istedim ama içimdeki sabırsız ve ısrarcı taraf rahat durmuyor, her saniye onunla konuşmak için anı kolluyorum.

Bu bir ay içerisinde Esin benden daha fazla şüphelenir, Pınar benimle daha fazla konuşmak ister olmuştu ve iki durum da beni aşırı rahatsız etmesine rağmen pek bir şey diyemiyordum. Eh, şimdilik pek bir sorun da yok zaten, Esin her ne kadar bir şeylerin farklı ilerlediğini anlamış olsa da benim eşcinsel olma ihtimalimi aklının ucundan dahi geçirmemiştir. Pınar konusunda... onu ne yapacağımı pek bilmiyorum açıkçası ama elimden geldiğim kadar soğuk davranıyorum.

Bir de Suat Bey var tabii! Sanırım, Barış ona verdiğim kozu kullanmış olacak ki son zamanlarda pek sesi çıkmıyor ve artık insanlarla daha az muhatap oluyor. Hâlâ karanlık taraftaki işlerine devam ediyor mu bilmiyorum ama pek de umurumda değil.

Konuyla alakasız bir şekilde, bu bir ay öncesinde karşılaştığım en tuhaf an, sanırım Arda ve Yunus'u yan yana gördüğüm zamandı. Barış ve Arda'nın az çok aynı yerlerde yaşadığını zaten biliyordum ama Yunus'u görmek tamamen sürpriz olmuştu, daha da sürpriz olan şey o ikisini öpüşürken görmekti... Başta şok geçirdim, ardından da sinirlendim. Bizzat kendisi aynı durum yüzünden Barış'la olan ilişkimi bitirmişti ama şimdi kendisi bir erkekle çıkıyor olmasına rağmen kimse ona en ufak laf etmiyor. Sinir bozucu. Yine de ben, onun gibi bunu kullanmadım, umursamadım. Yine Yunus'a acımadan ve erkek seçimini eleştirmekten kendimi alıkoyamadım. Ama muhtemelen Arda da benim berbat biri olduğumu ve Barış'ı hak etmediğimi düşünüyor.

Neyse, bu gereksiz düşüncelerimi bir kenara bırakıp, rahat ve geniş kanepede arkama yaslandım. Nerede miydim? Tabii ki Barış'ın evinde. Onu takip ettiğim gece girdiğimiz ev daha karamsar ve boğucu bir yapıda rağmen, bu ev tam tezatı bir şekilde geniş ve ferahtı. Duvarlara ve halılar beyaz, koltuklar, şifonyerler ve askılık gibi ıvır zıvırlar siyah renkteydi. Arada da bir kaç tane sarı renkte dekorasyon eşyası vardı.

Merdivenden gelen ayak seslerini duyduğumda yerimden fırladım. Melisa, Barış'ın kucağından fırlayıp koşarak bana doğru ilerledi ben de anında eğilip ona sıkı sıkı sarıldım. Bebek gibi kokusunu içime çektikten sonra ayrıldım.

"Beni özledin mi Melisa?" dedi sevecen bir tavırla. Küçük kız kocaman gülümsedi.

"Çok özledim baba!" dediğinde kocaman gülümsedim. Çok tatlı konuşuyordu.

"Baba mı?" dedi Barış. Melisa ile aynı anda kafamızı ona doğru çevirdik. "Baban benim sanıyordum Melisa? Değişiklik mi yaptın?" Ben her ne kadar gözlerimi devirsem de Barış ciddi anlamda kıskanmıştı bu durumu. Melisa da Barış'ın ciddi olduğunu gördüğünde afallayıp bir süre ne diyeceğini bilemedi.

"İkiniz de benim babamsınız!" dedi en sonunda. Ben gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırırken Barış tek kaşını havaya kaldırdı. Ardından, "Sen Barış babasın, o da Esat baba!" dedi. İşte bu cümlesiyle de sağlam bir kahkaha patlattım. Çocuklar her zaman yetişkinlerden daha hazır cevaptırlar ve Melisa da bunun en büyük örneği.

"Hayır, ben babanım!" dedi Barış inat ederek. Gerçekten bu adam hiç büyümemiş mi yoksa aşırı yaşlandığı için bunalımda ve bu yüzden şımarık mı davranıyor? Gerçi ikinci seçeneği yaşamak için de fazla genç...

"Hayııır!" dedi Melisa kelimeyi uzatarak, çok tatlı konuştuğu için dayanamayıp kucağıma aldım ve yanağına sıkı bir öpücük kondurdum. "Esat da baba!" dediğinde tekrar öptüm ve, "Aferin kızıma," dedim onun sevimli yüzüne bakarak. Ardından Barış'a döndüğümde elimde olmadan küçük bir şok geçirdim. Ciddi ciddi fena kıskanmıştı bu çocuk, neredeyse gözleri sinirden parlıyordu.

"Beni dışlıyor musunuz?" dedi buram buram kıskançlık dolu bir sesle. Ben ise işi dalgaya vurup, "Yoo, istersen seni de kucağıma alabilirim." dedim pişkin pişkin gülümseyerek. Sanırım bir ay sonra yapabildiğim tek arsızca hareket buydu. Barış şimdi kıskançlıkla bakarken bir yandan da yanağı utançtan kızarmıştı.

"Çok komiksin sen."

"Şaka yapmadım, istersen alırım."

"Birazdan Arda da gelecek." dedi konuyu değiştirerek.

"Ne diye geliyor o? Zaten haftada iki kere görebiliyorum, bir de üstüne onunla mı uğraşacağım?"

"O da Melisa'yı görmek istiyor, hem senin için de ilgilenmesi daha kolay olur. Ben sizinle olmayacağım." Anında moralim bozuldu ve yüzüm asıldı.

"Neden?"

"Görmüyor musun, hastayım. Sesim bile boğuk çıkıyor, çok uykum var." Gerçekten dikkatli incelediğimde, yorgunlaşmış göz kapakları ve kızaran burnu hasta olduğunu bariz ele veriyordu ama ben yeni fark etmiştim. Çoğunlukla Barış'ın gözlerine odaklandığım için fark etmesi epey zor olmuştu.

"Anladım... Yunus da mı gelecek?"

"Yunus? Suat Bey'in oğlu Yunus mu?"

"Evet,"

"O ne alaka?"

"Sen, bilmiyor musun?"

"Neyi bilmiyor muyum? Of Esat, bir şeyi de dolandırmadan söyle!"

"Boş ver, çok da önemli değil zaten. Ben saçmaladım." dedim konuyu kapatmaya çalışarak. Barış birkaç saniye yüzümü inceleyip, bir şey saklayıp saklamadığımı anlamaya çalıştı ama bir sonuca varamayınca, "Neyse, ben uyumaya gidiyorum o zaman." dedi.

"Biz de babayla uyuyalım!" dedi oldukça coşkulu bir sesle kucağımdaki Melisa, tekrardan gülümseyip bu sefer mis kokulu saçlarından öptüm. Geri çekilip gözlerinin içine bakarak, "Ama baba hasta, onun uyursak biz de hasta oluruz. O zaman bize kim bakar?" dedim, aslında babanla uyumayı en çok ben istiyorum sevgili Melisa, ama sen bunu bilmesen de olur.

"O zaman da baba bize bakar!"

"Valla hiç umurumda olmaz, ikinizi de sokağa atarım!" dedi Barış, Melisa'nın somurttuğunu görünce kaşlarımı çatarak ona döndüm. "Neden çocuğu üzüyorsun?" dedim sinirle.

"Zaten çok şımardı şu aralar. Hiç dinlemiyor sözümü, hafta içleri de tutturuyor Esat baba'ya gidelim diye!" Anlaşılan Barış hasta olduğu için hem huysuz, hem de asabiydi. Ama tatlı bir tarafı da vardı ki bu beni ona daha çok çekiyordu. Kucağımda Melisa ile ona doğru iyice yaklaştığımda geri adım atmak yerine, olduğu yerde dikildi ve dibine kadar girmeme izin verdi. Hasta olduğu için pasparlak duran sarı gözlerine bakarak, "Kıskanıyor musun sen?" diye sordum muzip bir tavırla. Amacım sinirini bozmaktı ki sanırım işe de yaramıştı.

"Ne kıskanması? Ne alaka? Sen var ya kafayı yemişsin. Kendi kızımı, senden mi kıskanacağım?"

Melisa araya girerek, "Baba, ben Esat baba'nın da kızı olabilir miyim, lütfen?" dedi, sesi hafif hüzünlü gelmişti ki bu onu çok daha tatlı yapıyordu.

Barış gözlerini kaçırarak, "Ben uyuyorum," dedi. Birkaç saniye sonra da kapı çaldı. "Aaa, Arda geldi sanırım, ben kapıyı açayım." dedi, Barış arkasını dönüp kapıya ilerlerken ben de Melisa'ya döndüm.

"Seviyor musun Arda amcayı?"

"Eveet, ama Yunus abiyi daha çok seviyorum!"

"Allah Allah, sen nereden tanıyorsun ki Yusuf abiyi?" dedim şokla.

"Arda amca beni parka götürdüğünde, Yunus abi de bizimle gelmişti!" dediğinde sadece kafamı sallamakla yetindim. Bir süre sonra Barış'tan ses gelmediğini fark edince de kafamı dış kapıya çevirdim, çevirmemle gözlerimin kocaman açılması ve şokla ağzımın aralanması da bir oldu.

Çünkü gelen kişi Arda değildi.

KALBİN GÖZYAŞLARI (GAY)Where stories live. Discover now