28 - FİNAL

2.9K 124 35
                                    

5 Ay Sonra

"Melisa, hızlı koşma düşeceksin!" dedi Barış bağırarak.

Şu an neredeyim, ne yapıyorum diye soracak olursanız, sanırım buna verebileceğim tek cevap "aile pikniği" tarzı bir şey olur. Zira şu an ailem gibi gördüğüm iki insan, yani Barış ve Melisa ile beraber, Barış'ın evinin yakınındaki parkta oturmuş, dinleniyorduk. Gerçi, Melisa geldiği gibi parkın kaydırakların olduğu kısmına kaçtığı için Barış ve ben baş başa kalmıştık, ki o kadar kötü bir durum değildi...

Esin ise zamanla bu duruma alışmıştı, hatta yer yer bana tavsiye verdiği zamanlar olmuştu ama bahtsız ve gariban bir herif olduğum için biz bu konu hakkında konuşurken Pınar bizi duymuştu. Ama bu konuyu şirkete yaymayıp, sır olarak saklamıştı fakat benden bariz bir şekilde soğumuş, uzaklaşmıştı. Gerçi bu durumu Barış'a bahsettiğimde beni dikkatsiz olduğum için azarlar diye düşünmüştüm ama tek kelime etmemiş, garip bir şekilde sevinmişti.

Barışmadığımızı, beni affetmediğini ve eskisi gibi olmadığımızı söylediği lafları ise azalmıştı ama yine de eski sevgililik zamanlarımız gibi değildik. Kendimi lise döneminde iki yıl flört aşamasında olan çekingen velet gibi hissediyordum bu durumda, tek fark bizim Barış ile yer yer bariz yakınlaşmalarımız oluyordu. Büyük yakınlaşmalar...

"Ben katil olacağım bugün..." Barış'ın yersiz cümlesiyle kafamı ona çevirdim.

"Hayırdır? Bana olan nefretin mi kabardı yine?" diye sordum gülerek. Ben ona bakıyordum ama onun çatılmış kaşları bir yere sabitlenmiş, dümdüz orayı izliyordu.

"Yok bu seferki sana değil, şuradaki bebeye." Kafamı bu sefer onun baktığı yere çevirdiğimde bir tane çocuğun Melisa'yı salıncakta sakladığını gördüm.

"Ne var bunda?"

"Ben de onu kaç kere salladım, hiç birinde bu kadar mutlu değildi! Baksana nasıl gülüyor!"

"Sen ne ara bu kadar gereksiz kıskançlık yapan bir adama dönüşten ben anlamıyorum ki..."

"Kıskanç değilim ben."

"Tabii..." Sohbet bu noktada kesildi ama ben onun yüzünü izlemeye doyamadığım için elimi çenesine yerleştirip kafasını bana doğru çevirdim. Afallamış, şaşkın ifadesi ve kocaman açılmış ela gözlerini izlemenin verdiği tarifsiz bir mutluluk vardı üzerimde.

"Orayı görmek istemiyorsan, bana bakabilirsin." dedim pişkince sırıtarak. Benim aksime Barış gayet ciddi bir ifadeyle bana bakıyordu.çok geçmeden bileğimi kavrayıp elimi çenesinden uzaklaştırdı.

"Bir gören olacak..."

"Görsünler."

"Medya öğrenirse kariyerimiz, biter mi sence?"

"Biterse bitsin..." dediğimde Barış'ın uzun zaman sonra ilk defa bu kadar içten bir şekilde güldüğünü gördüm. Gülüşü bu kadar güzel olan birinin nadiren kahkaha attığını görmek ne acıdır şeydi... hele ki ona aşık biriyseniz.

"Eskiden daha sorumluluk sahibiydin." dedi gülmeye devam ederken.

"Bütün bu iş telaşından sıkıldığını söylemiştin. Biterse kurtulmuş olursun işte ne güzel!"

"Eh," dedi hâlâ gözlerimin içine bakıp gülmeye devam ederken. "Sıkıldım ve yoruldum ama bir yandan seviyorum bu hayatı. İşi bile."

"Beni?"

"Hı?"

"Beni de seviyor musun, Barış?" diye sorduğumda utançla kafasını eğdi. Yanakları kızarmaya başlamıştı bile. Kaç yaşında adamın böyle kızardığını görmek hem komik, hem de güzeldi.

KALBİN GÖZYAŞLARI (GAY)Where stories live. Discover now