Afilli Kaybedenler

6.7K 836 640
                                    

"Nedir bu çektiğim senden?
Gönül, derdin hiç bitmiyor
Yediğin darbelere bak
Bu da mı sana yetmiyor gönül?"

Oturduğu koltuktan ağır bir biçimde doğruldu.

İçinde bulunduğu anlamsız duygular kendisine içten içe harlanan bir nefret duymasına sebep oluyordu.
Devran kimdi?
Henüz kaç gün olmuştu ki tanışalı hayatının merkezine bir yabancıyı alarak kendi hayatının dışına kendini konumlandırıyordu Rüzgar? İyiden iyiye kontrolü kaybediyor gibi hissettiriyordu.

Kendini iyi tanıyordu.
Bu ele avuca sığmayan hoyratça fikirler ve yoğun duygu seli henüz aşina olduğu bir durum değildi.
Kendini şanslı sayıyordu aslında bir çok kişinin aksine oldukça erken bir ergenlik zamanında kendi bilincine varmış ve sahip olduğu ruha sıkıca sarılmıştı. Kendisi ile ilgili katı yargılamalar yaptığı,belirli bir müddet toplumsal normların getirdiği normallik kalıplarına neden uyum sağlayamadığını ya da bunun sonradan değişecek bir şey olup olmadığına dair fikri olmadığı bir geçiş dönemini çoktan atlatmıştı.

Kendi öz bilincine ve rengine ait olup onu kucaklayabilmeyi erkenden öğrenmişti .Sevgi böyle bir şeydi. Bunu değiştirmeye kalkmazdın kesip biçmez ya da belirli bir kalıba uygun olsun diye törpülemezdin. Kendini sevmeyi ve olduğu kişiyle mutlu olabilmeyi pek ala bilmişti Rüzgar bunca senenin ardından.

Onların olmasını istediği kişi olurken ,kendi kişiliğini öldürmeyecekti Rüzgar.

Elbette birkaç yüzden belki de daha fazla savunma mekanizması geliştirerek yakalamıştı bu ahengi.
En anlayışlı ve içten davranışlı insana bile kendini açmaya çalışma girişiminde bulunsa yüzlerindeki yargılayıcı bir mimikle, zoraki gülümsemeyle harmanlanmış sahte şefkati görebilme yetisini kazanmıştı. Ancak biliyordu ki kesin olarak emin olduğu tek şey şuydu bu minik sırrı meydana çıkarmaktan asla geride durmayacaklardı. En ufak bir anlaşmazlıkta ilk iş yaralı nokta sayarak sanki muhafaza edilmesi gereken bir günahı ortaya çıkarırcasına dillerine dolayacaklardı.

Bir sır gibi kimi zaman ise günah gibi taşıdığı bu kamburu saklamayı pek ala bilmişti Rüzgar.
Kendini sıkıca sarmalamakla ve sevmekle ilgili bir sorunu olmasa da onu asla göremeyecek insanlar için palet palet boyayla resimler çizmeyecekti. Mürekkebini şiirini okuyamayacak insanlar için ziyan ederek şarkısını sağır kulaklara seslendirmeyecekti. Hoş ınsanların anlayış biçimlerini de anlamlandıramıyordu zaten !

Empati yapmak iletişimin temel unsuruyken bunu bir lütufmuş gibi hediye paketiyle hatta süslü kurdelelere dolayıp iyilik melekliği oynamanın da en az şiddet yanlışı ağzı küfür dolu homofobikler kadar saldırganca bir davranış olduğunu düşünüyordu.

Çoğu kızın eşcinsel bir erkek kankaya sahip olma hayali,ağzını yayarak kaniş istemesi gibi geliyordu kulağa. İyi birer dost olacakları için değil daha ziyade şeklen "ben bakın nasıl destekçiyim!" alt metnini veriyordu.

Hoşgörü kelimesinden irite oluyordu. O kelimeyi duydukça adeta kanı damarlarından çekiliyor ciğerlerine dolan oksijen ise orada kalıp çıkmamak için direniyordu.

Hoş görmek..
Sanki kusurlu ve olmaması gereken bir şeyi bağışlayan ve affedicilik özelliği gösteren üstün bir şahsın sadakasıydı !

Sanki yaramazlık yapan bir çocuğa inceden azar çekercesine görmezden geldim demek gibiydi bu söz. Bu nedenle hoşgörülü iyilik meleklerinin kendi vicdan mastürbasyonla Rüzgar'ı anlıyormuş gibi davranmalarına da ihtiyacı yoktu.

Savunma mekanizmalarından biri de elbette duygularını bastırmak olmuştu.

Zaten kendi bilincine vardığında televizyon ekranlarındaki güzel saçlı hoş fizikli kadınlara değil genelde çekici erkeklere göz gezdirdiğini, hayranlık duyduğunu fark ettiğinde bir sorgulama serüvenine başlamıştı. Ancak zihnini zorlandığında ve kronolojik bir sıralamaya koyduğunda bu durumun ne zaman başladığını kendine sorduğunda ise hetero tüm bireylerin verdiği cevabı kendine veriyordu. Defalarca kez test edip yeniden aynı hipotezi doğruluyordu...

Dilek  Listesi (bxb)Where stories live. Discover now