Farzet

1.7K 185 54
                                    

Medya : Kitabın ilham şarkısı

Yarım kalmış bir kitap gibi ben bir yandayım
Sulanmayan bir çiçek gibi sen bir yandasın
Yerinden olmuş yaprak gibiyiz düşüyoruz

Baştan yaşarım sorsan ama sen hiç olmamışız farzet

Farzet hiç tanışmadık buluşmadık
Hiç dönmedin o köşeden

Farzet hiç yanaşmadık koklaşmadık
Hiç içmedik o şişeden

Farzet o fallar tutmadı
Yıldızlar barışmadı
Hiç yorulmadık öpüşmekten

Senle bir rüya gördük
Herkesin gözü önünde

Kimse bilmez ne oldu sahiden?


Gençliğinin en büyük vurgununu yaşadığı yangınların şehrine döndüğünde, ne şehri bıraktığı gibi bulabilmişti ne de uzak diyarlarda kaybettiği kendi benliğini..

Gitmişti ilelebet. Gitmişti gitmesine geri dönmeyeceğini bile bile. Ama gittiği yollara çöldeki seraba koşar gibi döneceğini de bilememişti ya. Arkasına dönüp gitmenin korkaklığında ezilirken yollar nereye uzansa uzağa gidememişti Rüzgar. Zihninin her anısı buraya aitti.

İlk bakışın,ilk yanışın hatrı vardı. Tenine ilk değen eller, ona ait olduğu her an.. Bu yollarda bir çam ağacının yağmur damlaları ile sırtını okşadığı soğuk ama sıcak hissi nasıl unutabilirdi ki ?

Gençlik ateşiyle kör olan gözlerinin ıssız bir otoban kenarıda, henüz daha otele gitmeyi beklemeden ağaçların altında yağmurda nefes nefese tenlerini birleştirdiğini anımsamak için Çanakkale'ye dönmesine gerek yoktu ki...

Zira Rüzgar geceleri boş gözlerle ve pişmanlıktan utançla kararan kalbinin sessiz bir köşesinde tavandan izliyordu o anların her birini. Zihninde yeniden hissediyordu "Rüzgargülüm,esme başka yöne..."diyen Devran'ın gülerken kaybolan gözlerini. Dünyanın en güzel yanan çakmak çakmak yanan o elaları nasıl da gülünce kısılıyordu da yok oluyordu. Yok olup Rüzgar'ın kalbine bir ok gibi saplanıyordu her anımsamasında.

Dünyanın sonuna kadar,o otel odasına kalmaları gerekliydi. Dolaşmaları lazımdı kumsallarda. İzlemeliydiler denizin enginliğini,sonsuz gök yüzünde göklerden güneşin kayboluşunu. Üzerlerinden akıp giden mevsimlerin rüzgarlarında ve yağmurlarında yıkanmalı...Sonra delice sevişip yeniden terlemeleri gerekliydi. Denizlerde durulanıp,tekrar sevişip tekrar terlemeli ve döne dolana yine mevsimleri takvim yapraklarından yıllara baş kaldıran tüm aşklar gibi tazelemelilerdi.

Her kadehlerinde aşklarının şerefine bir günü daha kutlayarak felekten çalınan sonsuz gecede aşklarına ay ve güneş şahit olmalıydı. Gökte uçan kuştan denizde hapis balığa dek. Herkes bilmeliydi isimlerini..

Bilirlerdi de. Kazıya kazıya yazardı Devran,tırnakları kalmasa da eti de kopsa yazardı yere göğe Rüzgargülü'nün güzelliğini. Avaz avaz bağırırdı dilini de kesseler. Özgürlüklerine koşamasınlar diye bacaklarını da keserlerdi belki. Ama o emekleyerek de olsa taşırdı sırtında Rüzgar'ı bir ömür. Devran, onun için kıtaları avuçları altına alırdı. Atlas gibi sırtlanırdı dertleri ve gök yüzünü sırtına.Rüzgar'ın şarkısını duysun diye denizin en dibindeki balıkları bile kumsala dizerdi inci dizer gibi.

Kimse bu aşkı,Devran'dan almaya da cesaret edemezdi. Kimse Devran'ın içinde de bu aşkı bitiremezdi. Tüm dünyaya savaşırdı,savaşırken cephelerde tırnak ucu kanasa Rüzgar'ı sarmaya yetişirdi tüm yaralarına rağmen Devran..

Ama onu savaşırken cephesinde yapayalnız terk edip giden Rüzgar,içeriden olan düşmanın anahtarın yerini bildiği gibi hançerde en sivri noktayı da bilmesi gibiydi adeta. Neyi çalıp götüreceğini de biliyordu, nereden vuracağını da. Elinde bir kalp,sırtında emanet bıraktığı bir bıçak..Uzaklaşmıştı Rüzgar.

Dilek  Listesi (bxb)Where stories live. Discover now