[ Bölüm On Bir: Düş ]

10.3K 449 24
                                    

Şarkı: IAMX- Quiet The Mind

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Şarkı: IAMX- Quiet The Mind

[ Bölüm On Bir: Düş ]

Hafızalara kazınmak ve yıllar sonra adımın tekrar konuşulması, benim için kalp dondurucu bir düşünceydi. Aldığım nefesi buz kristalleri halinde bana geri veriyordu bu fikir; soluklarımı yavaşlatıyor, zihnimin ardına bulanık bir perde çekiyordu.

Başarısız bir filmdi izlediğimiz hâlbuki. Kendimi ana karakterle kıyaslamak yanlış, absürt bir hareketti; çocukça bir hevesti belki de.

"Ne filmdi! Oldukça uzundu ve ana karakterin hareketleri... Çok havalıydı," diyen Oktay'ın neşeli sesi kulaklarımı doldurduğunda ona döndüm.

"Güzeldi," diye mırıldandım. Filmi beğenmediğimi belli etmemeye çalışıyor, başımı öne eğiyordum.  

Durup kahverengi gözlerini üzerimde gezdirmeye başlayınca ona tuhaf bir bakış atıp hafifçe gülümsedim. Her şey yolundaymış gibi davranmak Oktay'a karşı zor değildi; insanların yüzünü asla sorgulamıyor, hemen oltaya geliyordu.

"Ecrin, beğeneceğinden adım gibi emindim. Hem sen eskiden de bu tür filmleri seviyordun, kahramanlı, dövüşlü, unutulmaz..." Oktay tüm şatafatlı lafları ardı arkasına sıralarken ben, tek kelime bile etmiyordum.

Önceden bu tür filmleri sevdiğim, ölüp bittiğim doğruydu. Ancak şu sıralar bu çeşit filmleri izlemek eskisi kadar zevk vermiyordu; sinirleniyordum en basitinden. Karakterin yerine kendimi koymaya çalışıyor, ancak beceremiyordum; yapay, bol efektli bir görüntü yumağından ibaretti izlediğimiz film.

"Ne dersin Ecrin, bir yerlere gidelim mi yoksa buralarda gezinelim mi?" dedi Oktay. Bu soruyla beraber alışveriş merkezinin floresan ışığı altında duran saatine kaydı gözlerim. Saat öğleden sonra dört buçuğu gösteriyordu; iki buçuk saattir buralardaydık ve zamanın nasıl geçtiği dikkatimi çekmemişti.

Ailemle yaşadığım bir sabah kavgasından sonra hışımla evi terk edince beni sinemada bekleyen Oktay'a gitmek haricinde başka şansım kalmamıştı ve neyse ki yetişebilmiştim. Bir süredir ortalıkta olmadığım göz önüne alındığında annemin aklına gelen senaryoları kafamda canlandırabiliyordum ve eve dönme düşüncesi bile beni saf strese sokuyordu. Hesap soracağı, acıyan kolumla yerleri silip süpüreceğim gerçeği, parlak fayansların üzerine net bir şekilde yansıtılıyordu.

Riske atamazdım; biraz daha oyalanırsam sonum, tahmin ettiğimden çok daha kötü olabilirdi. 

"Oktay buraya gelebilmek benim için çok zordu," diyebildim. "Kalamam, üzgünüm," diye açıkladım gözlerimi ondan kaçırarak.

"Bir saat daha gezemez miyiz?" diye hayıflandı Oktay, ancak başımı iki yana sallayarak onu reddettim.  

"O zaman seni evine bırakayım?" diye önerdiğinde deminkine göre daha hızlı bir şekilde başımı olumsuz anlamda hareket ettirdim. Yaşadığım yeri görüp evimin kül olduğunu öğrenmesi bugünü daha fazla berbat ederdi ve bu bilgi şehirdeki tüm deliklere dolardı.

NOKSAN | ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin