[ Bölüm Kırk Altı: Affedilmez ]

1.4K 81 26
                                    

Şarkı: Panic! At The Disco - Casual Affair 

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Şarkı: Panic! At The Disco - Casual Affair 

[ Bölüm Kırk Altı: Affedilmez ] 

Annem bana yaşlılığı hissettiriyordu; beyazlar dağılmıştı kahverengi saçlarının arasına. Solmuştu gözlerinin mavisi; kaşlarını çatmıyor, alnını kırıştırmıyordu. İrislerinin altında tanımlayamadığım bir ifade, son derece mimiksiz bir kadın yatmaktaydı; adeta bir tapınak büstü, yerinden kaldırılamayacak kadar ağır olandı.  

Salonda, ikili koltuğa uzanmış, koluna yerleştirdiği kumanda ile kanal değiştiriyordu yalnızca; okulun bittiği vakti hesaplayarak eve dönmüştüm ve bunun hakkında tartışmamayı dilemiştim, fakat unuttuğum bir nokta vardı: Karakol.  

"Evin yolunu bulabildin," diye hırıltılı sesiyle karşıladı beni annem. "Hapsi boyladığını düşünmeye başlamıştım."

"Okula gittim," dedim, konuyu dağıtmak istercesine. "Gerektiği gibi evdeyim."

Bir televizyon dizisinde durduğunda, "N'apmamı beklersin, Ecrin?" diye oflayarak bana döndü ve kumandayı sehpaya koymayı denedi, ancak yerinden kalkmadığı için kumanda halının üzerine, ufak bir 'pat' sesi eşliğinde düştü. Annem bozuntuya vermeksizin, "Davul zurna eşliğinde kutlamamı mı?" diye devam etti sözlerine.

"Kalsın, teşekkürler," diye homurdandım, fakat içimden ağırbaşlı olmam gerektiğini tekrarladım. Durumu kurtarmak için "Evde bulunmak güzel," dedim; beceriksizce gülümseye çalışıyor, annemin bu tebessüme kanacağına inanmak istiyordum. 

"Karakoldan ayrılmak istemedin herhalde," diye iğneleme yaptı, beni baştan aşağı süzerken. "Dişine göre bir arkadaş buldun zannedersem."

"Arkadaş bulmak bir yana, yolumun bir daha karakola düşmeyeceğinden emin olabilirsin," dedim kararlıca. "Sadece ifademi aldılar."

"Suç duyurusu," diye düzeltti beni. "Bunu yalnızca bir ifade olarak saymak, ancak bir aptalın hatası olabilir." 

Parmaklarımı bir tarak gibi saçlarıma yerleştirdim ve sarı tutamları çekiştirirken, "Haksız suçlamalar," diye savundum kendimi. "Yalan dolanlar."

Üstüne örttüğü kareli battaniye ile uğraşarak, "Söylesene Ecrin, kızım," diye mırıldandı. "Bu kadar yoklukta olduğunu neden bize bildirmedin? Elalemin parasını çalarak her şeyin düzeleceğini, bu kahrolası evden firar edebileceğini mi düşündün? Gerçekten beş yüz lira ile ne yapabileceğini hayal ettin?"  

Dudaklarındaki nahoş gülümsemeyle bir kimyasal silahtı annem; kas sistemimi hedefliyordu başlı başına. Parmaklarımı saçlarımdan ayırıyor, ensemden yukarı bir sıcaklığın yükselmesine neden oluyordu; sıkılmıştım ondan, onun bu kelime oyunlarından ve aşağılayıcı tavırlarından.

"Böyle iftiralar atabildiğini görmek çok gülünç, anne," diye sesimi yükseltmeksizin konuştum. "Kendi öz kızını, karakolda saatlerce bırakmak ve üşümesine, aç kalmasına sebep olmak da bir o kadar komik."

NOKSAN | ✓Where stories live. Discover now