[ Bölüm Otuz: Söz ]

2.7K 153 28
                                    

Mutlimedya: Ecrin'in ablası, Eda Karayel. 

İyi okumalar ^^

[ Bölüm Otuz: Söz ] 

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

[ Bölüm Otuz: Söz ] 

Sarp tek kelimeyle bir panik halindeydi; arkadaşlarına korku hikâyeleri anlatan küçük bir çocuk gibi elleriyle canlı efektler katarak, sesini bir yükseltip bir alçaltarak, kalp damarlarımın ve ciğerlerimin nasıl yırtılacağını hiç usanmadan, detaylı detaylı anlatıyor, fakat beni caydıracak kadar korkutmakta başarılı olamıyordu.

"Sarp yeter, abartma bu kadar," dedim kollarımı göğsümün altında birleştirerek. "İçeride vakumlu sistem olsa da çalışacağının bir kanıtı yok. Hem eğer gerçekten uğraşırsak..."

"Ecrin, asıl sen bunu hafife almayı kes," diye ayağını sinirle yere vurdu. "Sistemin çalışma prensipleri bilgisayarda var. İstersen oku," dedi ve ekranı bana doğru çevirdi.

"Sarp, üzgünüm ama orada yazanları anlamıyorum," diye sabırsızca belirttim.

"Almanca görmüyor musun ya sen okulda?" diye ekranı kendisine doğru döndürdü ve klavyede bir şeyler yazmaya başladı.

"O kadar üstün bir Almanca bilgim yok," diye huysuzlanarak Sarp'ın yanına geçtim. "Dosyayı almam için kapıyı açman gerekiyor. Lütfen Sarp, hiç olmadı dosyayı yalnızca bir defalığına okuyayım; buraya boşuna gelmedim."

Bilgisayarı kendisinden uzaklaştırarak sandalyesini arkaya doğru itekledi ve doğrudan gözlerimin içerisine odaklandı. "Ecrin, anlamıyor musun?" diye çattı, öfkeden tırnaklarını kemirerek. "Odanın içerisindeki herhangi bir hareketin sistemin çalışmasına, daha sonra da nefessiz kalıp ölmene sebebiyet verebilir. Seni kurtarmak için bu sistemle uğraşmak vakumlamayı hızlandırır ve normalden birkaç dakika daha çabuk ölmene neden olur."

"Peki ya içeriden bir yol varsa? Yani kilitlenen kapıyı açmak, vakumlamayı durdurmak için?"

"Bilmiyorum," diye iç geçirdi. "Olsa bile, on iki dakika içerisinde bunu halletmek..."

"Buldum!" diye aklıma gelen fikrin heyecanıyla bağırarak sözünü kestim. "Kapıyı açıp içeri girmemi sağlarsan ilk başta sistemin çalışmasına engel olmak için bir yol arayacağım. O da olmazsa, dışarı çıkacağım ve hiçbir şeye elimi sürmeyeceğim."

Planımı dinledikten sonra, "Bekle," dedi ve bilgisayarın başına geçti. Elleri, klavyenin üzerinde hızlıca hareket ederken ben de yanına yaklaştım, fakat girdiği onca sekmeden ve yazdığı onca kelimeden sonra kafam iyice dağıldığından tekrardan geri çekildim.

"Ne yapıyorsun?" diye sorduğumdaysa beni, "Bir saniye," diyerek susturdu ve yaklaşık beş dakika boyunca onun bilgisayardan ayrılmasını bekledim.

"Sanırım bir şey yaptım," diye tereddütle sandalyesinden kalktı. Bilgisayardan gözlerini ayırmaksızın, "Hızlan," dedi. "İçeride araştırma yapmana gerek kalmadı. Sistemi devre dışı bıraktım; kapılar açık."

NOKSAN | ✓Where stories live. Discover now