[ Bölüm Otuz Sekiz: İyi ]

2.3K 121 44
                                    

Şarkı: The Neighbourhood - The Beach

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Şarkı: The Neighbourhood - The Beach

[ Bölüm Otuz Sekiz: İyi ]

Damlalar kirpik diplerinden ayrılmış, burnunun ucunda toplanmıştı; dudaklarının morluğuna, teninin beyazlığına aldırış etmeden soluklanıyor, suyla temas ettiğinden beri simsiyah kesilen tişörtü, o nefes aldıkça bedenini sarıyor, sıkıyor ve onu olduğundan kuytu bir yere, boyunun daha uzun göründüğü, gözlerinin ise tetikte bulunduğu derin bir mahzene çekiyordu. Orada güneş doğmuyordu; sağır edici bir sessizlik, yıkımın eşiğinde olan evin içinde hâkimiyetini kuruyor, Amas ise savaşın başkomutanlığını Amber'den teslim alıyordu.

Adeta bir kibrit gibi tutuşan bacaklarımın içinde adrenalinin salgılandığını hissedebiliyordum; bu, ondan uzaklaşmak isteme, fakat yeterince uzaklaştığından emin olamama sendromunun bir parçası, yanlış zamanda yanlış yerde bulunmanın cezasıydı.

"Seni," dedi, sözcüğü bir duraksama ile vurgulayarak. "Lime lime etmemem için bir sebep söyle."

Dürtüsel olarak geri adım atsam da sırtım zaten kapıya dayalı olduğundan gidecek bir yerimin kalmadığını fark ettim; boğazımdaki tümseği geri göndermeye çalışırken bir şeyler demeye çalıştım, ancak çabalamam dahi Amas'ın ellerini, eklem yerleri beyazlayıncaya kadar sıkmasına, kuru dudaklarını belirgin bir sinirle, sertçe ısırmasına sebep oldu.

"Sakin olacağım," dediğinde sesi yükselmemiş, alaycı bir hırıltıya dönüşmüştü. "N'apıyorsun sen burada?"

Yavaş yavaş yürümeye başladığında, Amas'ın boynuma baskı yaptığını, gırtlağımı deldiğini ve beni bilinçsizlik çukuruna attığını basitçe gözümde canlandırabiliyordum; kalbim göğüs kafesimi zorlarken kapı kulpuna uzanmaya çalışıyor, ancak bu, titrememi durduramadığımdan başarısızlıkla sonuçlanıyordu.

Bana evini işgal eden hastalıklı bir fareymişçesine bakarken bir metre kala önümde durdu. "O zaman bir işe yarasan iyi edersin," dedi. "Siktiğimin musluğunu kapatmaya ne dersin?"

Öngörülemez bir sıcaklık yanaklarıma hücum ederken karnımı küllerle dolduran bir arzu, evdeki muslukları sonuna kadar açmak, her bir odayı kireçli suya boğmak istiyordu, fakat buna dile getiremeden Amas arkasını dönmüş, koşar adımlarla üst kata çıkmıştı. Ahmet Amca'ydı belki bana engel olan; parmaklarım çoktan lavabonun çevresini kavramış, suyu kesmekte ve bunu Amas emretti diye yapmadığımı kendi kendime tekrar etmekteydim.

Tenime saplanan buzdan iğneler, davranışlarımın tam tersini ima etse de, boruların uğultusunun dinmesiyle ortaya çıkan Amber'in sesi, önsezilerimi bastırmaya yetiyordu. "Bırak beni, eşek herif! Gideceğim diyorsam giderim, senin bana karışma hakkın yok, duyuyor musun beni?"

"Nereye gidiyorsun lan?" diye karşılık veriyordu Amas. "Şu haline bak; bavul topluyorsun. Oldu, sıçtığımın evinden ayrılmayı bir kez daha dene bakayım."

NOKSAN | ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin