[ Bölüm On Sekiz: Bay Resmiyet ]

5.3K 230 14
                                    

Şarkı: Sir Sly (feat. Lizzy Plapinger)- Inferno

[ Bölüm On Sekiz: Bay Resmiyet ]

Oops! Questa immagine non segue le nostre linee guida sui contenuti. Per continuare la pubblicazione, provare a rimuoverlo o caricare un altro.

[ Bölüm On Sekiz: Bay Resmiyet ]

Karşıdan karşıya geçerken ağzıma doluşan kahverengi saç tutamları nedeniyle bağıramıyordum; kendimi yoldan geçen arabanın önüne atma isteğim tetiklenmiş, sinirlerim tepeme çıkmıştı. Zira Mehtap elimi öylesine büyük bir kuvvetle sıkıyordu ki, kendimi bir yengecin eline düşen zavallı bir deniz yosunu gibi hissetmekten öte gidemiyordum.

"Mehtap, gerçekten insanların hiçbir şey söylemeden beni bilmediğim yerlere sürüklemesinden gına geldi," diye homurdandım ve konuşmasına izin vermeyerek yakınmalarımı sürdürdüm. "Metrodayken inmeli, evime geri dönmeliydim, fakat artık ne olduysa beni gereksiz yere lafa tuttun ve şimdi de..."

Devamını getiremeden ayağıma sertçe yere vurdum, ama beklediğim etki yerine Mehtap'ın hızlanan ayakları ve bileğimi eskisinden daha sert tutan eliyle karşılaşınca, "Gidiyoruz dediğinde buralara kadar gideceğimizi tahmin etmiyordum," diye söylendim.

Bileğimi kurtarmak adına kendimden beklenmedik bir şekilde güç sarf ettiğimde ise Mehtap aynı bir balerin gibi kendi etrafında döndü ve anında benimle göz göze geldi. "Ecrin, illa bunu söyletmek zorunda mısın? Burada evine giden hiçbir yol bulunmuyor, hiçbir yol. Anlatabiliyor muyum?" dedi sıktığı dişlerinin arasından.

Kaşlarımı çattım, çünkü burada kast ettiği yer kesinlikle şu an kaldığım yer olmalıydı, çünkü eski evimden buraya kadar giden otobüsler bulunuyordu. "Ne demek bulunmuyor?" dediğimde aslında içimden geçirdiğim şey, 'Senin de mi haberin var?' olmuştu.

"Herkes biliyor, evine olanları. Sadece kimse senin önünde bu konuyu açmıyor," diye yanıtladığında son cümleyi yüzüme karşı söylememiş, arkasını dönerek yürümeye başlamıştı; bu sefer Mehtap elimi tutmuyordu.

Sarp, kaldığım yere geldiğinde tüm şehrin bildiğini söylemişti ve oracıkta konuyu kapatmıştı; hafızamda çok büyük bir yer edinmediği halde Mehtap'ın yeniden bunu ortaya dökmesi beni rahatsız etmişti. Çünkü herkes, yangının verdiği hasarı ses tonumda, bakışlarımda, hareketlerimde buluyordu, fakat hissettiklerimi daha çok açığa çıkarmamak için birçok insan bunu gizliyordu.

Hiçbir şey söylemeden pembe gökyüzünün hâkim olduğu ve bodur lüks binaların etrafımı donattığı caddede Mehtap'ın biraz arkasında yürümeye devam ettim. Benle metroda ettiği oyalayıcı ve bir o kadar sıkıcı olan laflardan sonra ilk defa bu kadar vurucu konuşuyordu; çok etkilendiğim söylenmese de dedikleri dudaklarımın arasında yapıştırıcı gibi bir etki bırakmıştı, en kısa zamanda buradan kurtulacağımı kendime söyleyerek sessizliğimi korumaktaydım.

Önce bir sokaktan sağa döndük, daha sonra sola ve birkaç tane daha yoldan saptıktan sonra Mehtap, etrafı gri çitlerle kaplı, dört-beş tane karavanın yan yana bulunduğu alanın önünde durdu, çok geçmeden ise cebindeki anahtarlığı çıkararak çit kapıyı açtı.

NOKSAN | ✓Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora