[ Bölüm Yirmi Sekiz: Paha Biçilmez ]

3.3K 150 25
                                    

Şarkı: Melanie Martinez - Mad Hatter

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Şarkı: Melanie Martinez - Mad Hatter

[ Bölüm Yirmi Sekiz: Paha Biçilmez ]

Çok bahsedilen bir yerden, ya da filmden, kitaptan, diziden beklentilerim her daim uçuk kaçık bir yükseklikte, heybetli sıra dağlarının arkasında kalmış, umduğum şeylerin büyüklüğü kimi zaman beni bile şaşırtmıştı.

Şenlik denilen olaydan ne almak, görmek ya da tatmak istediğimi çok kararlaştıramamış olsam da, kesinlikle karşı karşıya olduğum mekânın, özellikle aydınlık bir koridoru geçtikten sonra böyle olacağını kestirememiş, dolayısıyla kendi kendimi şaşırtmakta bir kez daha başarılı olmuştum.

Bir çeşit sanat galerisinin içinde, yanımdaki neon tablolar ile mavi-mor arasındaki loş ışığın altındaydım; işkence odalarını andıran basıklığı ve yoğun boya kokusu sayesinde insanı dört duvar arasında kıstırıyor, siyah tabanın üzerine dokundurulan ışıltılı renkler, gözlerimi tabloların merkezine çekiyordu. Kısa sürede hipnotize olabilir, tuvallere dalabilirdim; eğer Ela Göz gelip omzuma dokunmasaydı kafamdaki her şey silinmiş olurdu.

"Nasıl buldunuz?" diye gülümsediğinde, dalgınlığımdan sıyrılarak bir cevap vermeye zorladım kendimi.

"Etkileyici," diye yanıtladım. "Peki ya, siz?"

"Geçen seferki daha güzeldi, ama bunun da dediğiniz gibi, etkileyici olduğunu inkâr edemem," diye düşüncelerini belirtti.

Büyük çiçek desenleri ile dolu olan, sarı neon rengin baskın çıktığı tabloyu işaret ederek, "Bunları kimin çizdiğini biliyor musunuz?" diye sordum.

"Hayır," diye bilmediğini ifade etti. "Muhtemelen depolardan birinden aldılar. Hep yaptıkları gibi."

Birçok soru sormak, tüm bu ürkütücü tabloların Şenlik'i oluşturup oluşturmadığını bilmek istiyordum, fakat Ela Göz her şeyi oldukça netleştirmişti: Benim burada dönenlerden haberdar olduğumu sanıyordu ve daha fazla soru sorarsam, gerçek gün yüzüne çıkabilirdi ve ben, bunu bir süre daha ertelemek istiyordum.

"Doğru," diye ona sahte bir onay verdim. "Nedense hep merak ettim."

"Ben de," diye başını salladı. "Aşağı kata insek daha iyi olur sanırım."

Başımı salladım ve odanın ortasında bulunan sarmal merdivene doğru yöneldim. Merdiven, hafif mavi-mor ışığın altında farklı farklı renklere bürünürken ilk basamağa adımımı attım ve sıkı sıkıya tutunarak aşağı indim.

Bu kat da üst kattan pek farklı sayılmazdı, fakat merdivenin de uzunluğundan anlaşılacağı gibi, tavanı çok daha yüksekti ve bu nedenle neon tablolar üst kata kıyasla her yeri kuşatmış, uzun tüpler halindeki floresan lambalarsa boylu boyunca odayı kaplamıştı; bazıları alçakta, bazıları ise en üstte asılı haldeydi, ama bu dahi karanlığı kovalamaya yetmiyordu.

NOKSAN | ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin