[ Bölüm Otuz Altı: Cevher ]

2.1K 140 26
                                    

Şarkı: IAMX- The Great Shipwreck of Life 

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Şarkı: IAMX- The Great Shipwreck of Life 

[ Bölüm Otuz Altı: Cevher ]

Oktay'la beni yalnız bıraktığı için kime teşekkür etmem gerektiğini seçemiyordum; annesi kayıp kızdan haberdardı, ancak o kızın benim ablam olduğunu bilmediğini itiraf ettikten sonra Oktay'a olan hıncım, dolu bir tabağı arkamda bırakacak kadar kuvvetlenmişti. Gösteriye giden yol esnasında kimseyi dinlemez olmuştum, çünkü ona karşı yeterince sabretmiştim; bir zamanlar kendimi kaybettiğim kahve gözlerine daha fazla istifade veremezdim.

"Onlara nasıl söylemezsin?" diye parladım, eski tiyatro salonun boş koridorunda. "Anlatmaktan üşendin ve kaçındın mı? Yoksa sana yeterince önemli görünmedi mi?"

"Hayır, tabii ki de hayır," diye başını iki yana salladı. "Bak..."

"Ne diyeceksin Oktay?" diye üzerine yürüdüm, sesim çatlarken. "Eda'yı sen de tanıyordun ve annene, babana, doğrusu hiçbirine, ablama olanları söylemediğini nasıl açıklayabilirsin? Beni onlarla tanışmam için buralara kadar getiriyorsun ve hakkımdaki en önemli şeyi onlara nasıl olur da anlatmıyorsun?"

Elinin tersiyle terli görünmeyen alnını sildi ve normalde yapmayacağı bir hareketi yaparak parmaklarını saçlarının arasından geçirdi. "Söylemeyi unuttuğumu, bunu pas geçtiğimi ve hiç şüphesiz aşağılığın teki olduğumu düşünüyorsun." Gergince bir nefes verip yutkundu. "Onlara söylemedim, çünkü söyleyemezdim," dedi.

Saçımı kulağımın arkasına göndererek "Neden?" diye sinirlendim. "Korktuğunu söyle; beni reddedip gelmeyeceklerinden, başka bir kız ayarlamanı isteyeceklerinden ve bunun gibi birçok şeyden." Giydiğim topuklu ayakkabılarla yeri delmekten vazgeçerek, "Anlıyorum," diye duraksadım. "Size zavallı gibi görünüyorum, aynı zamanda sizi ürkütüyorum ve..."

"Hayır, bunların hiçbirisinin ilgisi yok," diyen Oktay, ufak adımlarla bana yaklaşırken sözlerimi telkin edici bir sesle bölüyordu.

"O halde neden açıklamıyorsun?" diye geriye doğru giderek aramıza mesafe kattım. "Açıkla ve bana çekip gitmemem için bir neden ver."

Alt dudağını ısırırken düşünceli göründü ve gözlerini yerden çekip bana verdi. "O, ne zaman aklına gelse sen, tanıdığım Ecrin olmaktan çıkıyorsun," dedi. "Gözlerin hiç kimsenin göremeyeceği diyarlara uzanıyor; yalnızca sana ait geçiş izni olan bir yere, yanındakilere yasaklanan, belki de çıkmak istemediğin, bilmediğim bir alana."

Dedikleriyle nereye varabileceğini çözemediğimden huzursuzca kollarımı birbirine doladım, fakat açtığım mesafeyi kapamasına ve omuzlarıma dokunmasına müsaade gösterdim.

"Orası senin buradan, bu dünyadan ayrıldığın yer," diye omuzlarımdan aşağı, ellerime doğru hareket etti. "Oraya müdahale edemem, fakat seni kendinden koruyabilirim."

NOKSAN | ✓Where stories live. Discover now