[ Bölüm Yirmi İki: Gerçekdışı ]

3.6K 178 12
                                    

Şarkı: She Past Away - Hayaller?

Oops! Ang larawang ito ay hindi sumusunod sa aming mga alituntunin sa nilalaman. Upang magpatuloy sa pag-publish, subukan itong alisin o mag-upload ng bago.

Şarkı: She Past Away - Hayaller?

[ Bölüm Yirmi İki: Gerçekdışı ]

Görmemiş gibi, karşımdaki kişi bedenen yokmuş gibi, kısacası önümde bir hayalet varmış gibi davranmak, bir gaz lambasının titrek fitilini andıran ruhundan öylesine geçivermek işimi kolaylaştırır, konuşmak gibi bir zahmete girmeden oradan uzaklaşırdım. Bunun bir göz yanılması, rüzgârın yarattığı ufak bir esintinin parçası olduğunu dahi varsayabilir, dudaklarımın isyan etmesini sağlayan acı ile yaşamıma devam edebilirdim.

Fakat işler düşündüğüm gibi yürümüyordu; bulutlu günün bizlere bahşettiği soluk gri ışık, Amas'ın en son gördüğümün aksine normal halini almış olan yeşil gözlerini aydınlatıyor, siyah kolsuz bluzu, basketbol şortu ve spor ayakkabıları onun fiziken önümde olduğunu belirtiyordu.

Ve sesini duymam, o an harabeye dönmüş olan kişiliğimi daha fazla eşeliyordu; göze çarpan birçok nokta vardı üzerimde, fakat hiçbiri insanın içini açan şeylerden, bembeyaz bir gülümsemeden veya gözlerimi renk cümbüşüne dönüştüren duygulardan oluşmuyordu. Kötü tonlar hakimdi boynumda, dudaklarımda ve tişörtümün altında, göstermek istemediğim kadar utanç verici ve dediği gibi, acınılasıydı.

"En azından deliklerden birinin içerisine kaçmadan önce bulabildim seni," dedi. Kupkuru ağzım ve parmak uçlarımdaki uyuşukluk ile ona cevap vermek zordu, dolayısıyla bir sözcük söylemeye yeltenmedim bile.

"İki kusmuklu bir revire fazla geldi tabii," diye gözlerini çevrede dolaştırdıktan sonra bakışları boynumda takılı kaldı.

Sağ elimin hala boynumda oyalandığının farkında olsam da, bir süre sonra tırnaklarımın cildimde oluşturduğu uçak pistinde ileri geri hareket etmesini takip edemez olmuş, oluşan kırmızı izleri, derimin yavaştan kalkmasını vücudumun bir parçası haline getirmiştim.

Amas'ın bedenini saran ışık süzmelerini yararak yanıma gelmesinden ve bana engel olmasından korkuyor, fakat eş zamanlı olarak da yerimden kıpırdamıyordum. Sanki adım atmamla kemiklerim güçsüz birer çubuk gibi parçalanacaktı ve Oktay'ın dokunduğu yerler dudağımdaki baskıyı da arasına alarak bir avuç küle dönüşecekti.

"Ecrin kulaklarımı yırttın resmen. Kes şunu," dedi ve benim ifadesiz halime karşın sıkıntılı surat ifadesine büründü. "Kızım beni duyuyor musun? Haşır haşır kaşınmasana," diye homurdandı.

Elim durmadıkça boş bir tabaka yüzümde hakimiyetini sürdürmeye devam ediyordu; birinin bana dokunması, hatta bu dokunuşun dost canlısı olması bile üzerimdeki kir yığınını açığa çıkaran bir kese işlevi görebilirdi ve tüm acınasılığım bulaşıcı bir hastalık gibi diğer insanlara yayılabilirdi.

Soğuk parmaklarımın üzerindeki elini hissettiğimde ani bir tepki vererek onun elini itmem kaçınılmazdı; Amas'ın benim bu davranışıma hazırlıksız olduğu belliydi. İlk önce biraz afallayıp duraksadı, fakat toparlanması uzun zamanını almadı; elimi hızla tuttu ve aşağı doğru çekti. 

NOKSAN | ✓Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon