[ Bölüm Beş: Tesadüf ]

17.6K 734 100
                                    

Multimedya: Sarp 

Şarkı: London Grammer - Truth is a Beautiful Thing

Şarkı: London Grammer - Truth is a Beautiful Thing

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

[ Bölüm Beş: Tesadüf ]

Kedi gibi düştüm demek istesem de öyle olmadı. İki ayak üzerindeydim ama en az düştüğüm yer kadar titriyor, hafif bir dokunuşla kayıp gidecekmiş gibi hissediyordum. Sıkı sıkıya tutunduğum merdiven korkulukları avuçlarımın içini buzla dolduruyor, elektro şok kadar keskin bir etki bırakıyordu üzerimde.

Merdivenin tekrardan sarsılması ile neye uğradığımı şaşırarak sıkı sıkıya kapadığım gözlerimi tekrardan açtım ve oflayıp puflayan Sarp'la karşılaştım. Ani bir hareketle bileğimden tutarak yapıştığım merdiven korkuluğundan beni çekti ve çiseleyen yağmur nedeniyle kaygan hale gelen merdivenden hızlı adımlarla çıkmaya başladı.

"Hızlansana!" diye homurdandı bileğimi daha sert çekiştirerek.

"Biraz dur ya!" diye sitem ettim. Sayılabilecek kadar az basamak çıkmama rağmen kalbim hızlı hızlı atıyor, iki basamak daha çıkarsam yere yığılıp kalacağımdan şüpheleniyordum. Sarp benden birkaç basamak daha ilerideydi, o da kötü düşmüştü ama pek etkilenmişe benzemiyordu, aksine yerinde duramıyor, atladığımız pencereye bakıyordu.

"Duramayız," dedi aksi aksi.

Yüzümü ekşiterek bileğimi tutan elden kurtuldum ve "İki dakika, lütfen," diye mırıldandım.

Az daha yere oturacaktım ki Sarp beni kaldırdığı gibi önüne itti. "Oyalanmamız lazım," dedi ve gri yangın merdivenin basamaklarını gösterdi.

İç çekerek, "Bari bu yaptıklarımız bir şeye değsin," dedim ve basamakları çıkmaya başladım. Tehlikenin, yani daha demin personel asansöründen çıkan Amas'ın, peşimizden geldiğini sanmıyordum ama merdivene inişimizi veya Sarp'ın düşürdüğü sandalyenin metalik gürültüsünü duymuş olmalıydı. Umursamamıştır muhtemelen, diye düşünsem de Sarp benle aynı fikirde değildi, durmaksızın beni ittiriyor, kafası üç yüz altmış derece dönen oyuncaklar gibi etrafını kolaçan ediyordu.

Bilmem kaçıncı basamağa adımımı atıyordum ki aniden pencerenin açılmasıyla başımı pencereye çarptım ve dengemi bulamayıp yalpaladım ve Sarp'a çarptım. Sarp'ın da dengesi benden iyi değildi bu nedenle o da sendeledi ve dördüncü kata çıkan merdiven korkuluğuna çarptı. Sırtım Sarp'ın göğsündeydi ve başım çok fena zonkluyordu. Kulaklarımın uğultusu ve yağmurun metale çarpan sesi resmen bir asit etkisindeydi; beynimi, düşüncelerimi ve algılarımı eritiyordu.

Arkamda olan Sarp'ın acı bir şekilde inlemesi kulaklarımı doldururken ondan hızla ayrıldım ve yarı bulanık gören gözlerle yanına geçtim. Ellerimle sıkı sıkıya korkuluk demirlerini tuttum, mide bulantımı dindirmek adına gözlerimi havaya diktim. Boğazımdaki safra tadı bir türlü geçmiyordu ve başım dönme dolap gibi dönüyordu. Yağmur damlalarının metal zemine vurduğunda çıkan ses, o kadar bunaltıcı olmuştu ki kulaklarımı yerinden sökmek istiyordum.

NOKSAN | ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin