Bölüm 6

6.5K 281 12
                                    

Bölüm şarkısı: Teoman - Paramparça

Hayal ile gerçek arasındaki çirkin çizgidir eroin.

İçeri girdiğimde, çorba kaşığı içinde ısıttığı eroini titreyen parmaklarıyla enjektöre çekiyordu. Her yerinden ter akıyordu. Kollarında iğneyi sokmadığı yer kalmadı. Sonra ayak parmaklarından denedi. Yine olmadı. Vücudunda delinmemiş bir damar bulamadı. Sonra bütün gücüyle masaya sağladı şırıngayı. Krizin şiddeti giderek artıyordu. Dizleri tutmuyordu. Çantasına uzandı. Küçük bir paket çıkardı. Kat kat naylonlara sarılmış paketi açıp içindeki tozu cam sehpanın üzerine döktü. Çakmağıyla iyice ezdi. Kredi kartıyla çizgi yaptı. Cüzdanından çıkardığı gıcır gıcır bir milyonluk banknotu boru yaptı. Bir ucunu burnuna soktu. Diğer ucuyla da her çizgiyi birer nefeste çekti. Beyaz zehir kana karıştıktan sonra normale döndü. -S

Uyandığımda burnum akıyordu. Elimin tersi ile burnumu sildim. Ter artık bir alışkanlık hali olmuştu benim için. Odamdaki bütün perdeler çekikti, hala ışığa bakamıyordum. Eskiye göre daha kötüydüm. Yine onu istemeye başlamıştım. Geçti sanmıştım, bitti sanmıştım. Hiç geçmeyecek gibi hissediyordum. Bu kriz beni hiç bırakmayacak gibiydi. Eklem yerlerimdeki ağrılar yataktan kalkmamak için büyük bir sebepti. Uyuşturucuya başlamak ne kadar kolaydı oysaki. Bırakmak ölümle yüz yüze gelmek gibiydi. Sürekli o kapıdaydım sanki. Ölümle dünya arasında sıkışıp kalmıştım. Dünyadaydım ama ölüyormuş gibi acılar çekiyordum. Yatakta kaslarımı hareket ettirmeye çalıştım. Daha çok çırpınışları andırıyordu. Dişlerimi sıkarak yatağı yumruklamaya başladım. Parmaklarımla altımdaki çarşafı sıkıca kavradım. Derin nefesler alıyordum ama kendime gelemiyordum. Aklımda hep, ben bu acıdan nasıl kurtulurum vardı. Kurtulamıyordum. Birkaç gün önceki acılar sanki hiç geçmemiş gibi geri gelmişti. Vücudumda bu kadar acı varken bir de düşüncelerimle kendime acı çektiriyordum. Aklımda hep gördüklerim vardı. Melisa orospusunun, Buğra piçinin karşısında eğilmiş olması. Aklıma geldikçe acılar sanki katlanıyordu. Neden böyle hissediyorum diye sordum kendime, neden Buğra'yı o kızla görmek beni üzmüş olabilir diye düşündüm ama yok, benim hoşlanacağım tarzda bir adam kesinlikle değil. Belki tanıdığım -ya da tanımadığım- en güzel yüze sahip erkekti ama yok, ben ondan hoşlanamazdım. Hoşlanmamalıydım. O sadece sorundu ve benim hayatımda yeterince sorun vardı. Öyle acılar çekiyordum ki tarifi yok. Tırnaklarımla kavradığım çarşafı öyle sıkmışım ki bir süre sonra elimde parçalandı. Ellerim boş kaldığında ne yapacağımı bilemeyerek yere indim ve parkeyi tırnaklarımla kazımaya başladım. Sanki bir şeyleri sıkmak ve çiziyormuş gibi hissetmek iyi hissettirecekmiş gibi. Damarlarımda, kemiklerimde, ruhumda acı vardı. Öyle acı çekiyordum ki düşünemiyordum hiçbir şeyi. Aklıma yeniden, ilk anda geldiği gibi sadece eroin geliyordu. Sanki çölde tek başıma kalmışım ihtiyacım olan su da, eroindi.

Eroin, bir insanın yapabileceği en büyük hatalardanmış onu fark ettim. Ruhum yaralıydı benim, fiziksel olarak tedavi olsam da ruhum her zaman yaralı kalacaktı. Çektirdiği acı da cabasıydı. Ya bırakacaksın ya da devam edip ölüme kadar gideceksin. Bende ölmek istiyordum, İmge ile tanışana dek.

Olay, hayata farklı açıdan bakmakmış onu öğrendim. İmge, acımın azalacağını söylüyordu ama şuan çektiklerim bahse girerim eskiye göre çok daha fazlaydı.

Şuan eroin duvarın içinde saklı deselerdi, sanki, duvarı delip oradan alacaktım. Öyle bir şey ki aklımdan sadece nasıl temin edebilirim acaba düşüncesi var. İçimdeki melek, ''dur,'' diyor ''sakin ol,'' diyor, ''Sen kişiliğini eroine tercih etmezsin,'' diyor ama içimdeki şeytan ''Çabuk, krizdesin, yürü, bu lanet olası evi ve saçmalıklarını terk et. İçince nasılsa bu kadar acıyı unutacaksın'' diyordu.

YOSMAOnde as histórias ganham vida. Descobre agora