Bölüm 32

4K 172 36
                                    

Old Man Canyon - Phantoms & Friends

Her insanın bir tarafı alkolik olmaya meyillidir. Ki bu öylesine söylenmiş bir laf değildir, kafanın içinde ertesi sabah tuğla olacağını bilsen de, kötü olan her şeye yüklenen çekicilikten olsa gerek o shotları düşünmeden dikersin kafana.

Tekiladan gelen o tadın boğazından aşağı yavaş yavaş inmesiyle her dikişinden sonra vücuduna gelen o naif rahatlama hissinin rahatsızlıkları, sorunları unutturması, en sonunda ise alkolün kanına karışmasıyla vücudun hoş bir uyuşuklukla karşılaşması... Sanırım hissettiklerimi şu an en iyi böyle ifade edebilirim.

Buğra'nın erkek arkadaşı Berkay'da aslında şu an kafası yerinde olmayanlardandı. Buğra'da en az benim kadar içmişti ama o benden daha çok alışkın olduğundan olsa gerek, aynı şekilde ifadesiz suratını elinde tuttuğu sigaraya dikmiş bir şeyler düşünüyordu.

Kafam öyle uyuşmuştu ki ne bir şeyleri toparlayarak düşünebiliyor, ne de hareketlerimi kontrol edebiliyordum, bir bulut kadar kontrolsüz ve hafiftim. Benim aksime masadaki diğer iki kız, Melisa ve Işık, oldukça rahat görünüyorlardı. Zaten Melisa bira, Işık ise benim içtiğimin yarısı kadar shot atmıştı.

Gece yarısına yaklaştıkça insanlar daha fazla coşmaya, daha fazla hareketlenmeye başlıyorlardı. Hepsi bu ortamlara aşina insanlar olduklarından, ne yapacaklarını bilerek, planlı hareket ediyorlardı.

Buğra bilmem kaçıncı sigarasını daha bitirdi ve masadaki dolmuş kül tabağına bastı. Mekânda sigara içilmemesi gibi bir kural vardı, bunu duvarlarda yazılı afişlerden görebiliyordunuz ama Buğra hiç umursamadan saatlerdir sigara içiyordu.

Melisa geldiğimde gözlerime dik dik baksa da oturduğum süre zarfında sanki ben yokmuşum gibi davranmaya devam etmişti. Bu öyle bir hal almaya başlamıştı ki, Işık 'nasılsın?' diye sormasa, ben bile kendimi görünmez ilan edecektim.

Açıkçası Melisa'nın nefretini hak edecek ne yaptığımı bilmiyordum. Belki Buğra'dan hoşlanıyordu ama benden nefret etmesi cidden saçmaydı bu konuda; çünkü ben Buğra'yla onun kadar yakın değildim. Tamam, iki kere öpüşmüştük ama aramızdakiler bununla ve sert geçen tartışmalarla sınırlıydı.

Garip bir şekilde, masa sessizdi. Gerçi sessizlik, gereksiz cümlelerden çıkan uğultudan daha katlanılabilir bir gürültüydü.

İçimden hareket etmek geliyordu. Oturmaktan sıkılmıştım, biraz eğlenmekte bir zarar göremiyordum. Yeni sigarasını dudaklarının arasında tutan, şu an buradaki herkesten de daha güzel görünen Buğra'ya yaklaştım. Ona yaklaşınca bir şey isteyeceğimi anlamış gibi gözlerini bana çevirdi. Ben kulağına yaklaşacağım sırada, o kafasını yüzüme doğru uzattı. ''Dans edelim...'' dedim kulağına. Ses tonum fısıldamaktan uzaktı. Yüzünü benden çekti ve cevap vermeden sigarasını içmeye devam etti.

Ben ona beklentiyle bakarken, o hala sigarasını içmeyi sürdürüyordu. Sabırla koluna dokundum. Gözlerini bana çevirdi ve elindeki sigarayı gösterdi. Demek ki teklifim kabul edilmişti, sigarasından sonra dans edecektik. Buğra'nın bir şeyi sorunsuz kabul etmesi beni gerçekten şaşırtıyordu.

O sigarasını yavaşça içerken ben de çevreme bakmayı sürdürdüm. Üzerimde hiçbir ağırlık olmadığındandır belki de, huzurlu hissediyordum. Bu bana çok yabancı bir duyguydu aslında. Huzur benim hiç tadamadığım bir duyguydu. Küçük bir kız çocuğu olduğum sırada bile ailem bana huzuru tattıramamıştı. Aslında ailem bana hiçbir güzel duyguyu tattırmamıştı, bana öğrettikleri tek şey daha fazla acıydı.

Buğra'nın elini elimin üstünde görünce heyecanla yerimden kalktım. Geldiğimizden beri oturduğumuz için bacaklarım önce acısa da bir süre sonra eski haline geldi. Bu kadar tekilanın üzerine, bu topuklularla yürümem aslında çok büyük bir başarıydı.

YOSMAWhere stories live. Discover now