Bölüm 29

5.7K 171 26
                                    

Merhaba, size uzun bir bölüm yazmak istiyordum ve bütün gün uğraşıp yazdım. Umarım beğenirsiniz, eski yorumlar için teşekkür ederim. Yorum bekliyorum :)

Buğra için belirli kimseyi bulamadım ama Ahsen: Gabriela Bloomgarden.

Yukarıda Ahsen var. Yani Gabriela var, bakmak isterseniz diye koyuyorum.

Ben onu düşünüyorum, sizin aklınızdaki farklıysa hiç bozmayın :)

Schubert - Serenade

''Beni rahat bırak!'' diye bağırdım gözlerine dolu gözlerle bakarken. Elini hala havada tutuyor ve gözlerini kırpmadan gözüme bakıyordu. Kan elinden parkeye damlıyor, parkede yer yer damlalar halinde kanlar oluşuyordu. ''Ne diye beni umursuyormuş gibi yapıyorsun? Bana şu an yapabileceğin en büyük iyilik birazcık eroin bulmak olur.''

''Asla,'' dedi kelimeleri anlamam için bastırarak söylüyor gibiydi. Kaşlarımı çattım. Kanlı eliyle mutfağın kapısını işaret etti. ''Şimdi doğruca banyoya gidiyorsun ve en alt çekmeceden ilkyardım malzemelerini alıp oturma odasına götürüyorsun,'' ben hareket etmeyince bana doğru bir adım attı. ''Hemen.''

''Ben niye getiriyormuşum?'' diye diklendim. ''Bana ne?''

Yüzünde hafif bir tebessüm oluştu. Sinirden sonra gelen bir gülümsemeydi bu. ''Pansuman istiyorum,'' dedi Buğra. ''Şimdi harekete geçmelisin.''

Suratımı astım. Kendimi dediği olmamış bir ergen gibi hissediyordum. Oflayarak, ''senden nefret ediyorum,'' dedim ve dediklerini yapmak üzere banyoya doğru yürümeye başladım.

Suratım hala asıktı. Normalde beni takmayan adam bir anda beni eroinden uzat tutmakla görevlenmişti. Banyoya girdiğimde dediği gibi banyo dolabının el alt çekmecesini açtım. Bir sürü çanta vardı. Kırmızı ilkyardım çantasını gördüğümde uzanıp çantayı elime aldım.

Banyodan çıkacağım sırada uzun zamandır unuttuğum bir şey aniden gözüme çaptı. Aynadaki yansıma bana aitmiş gibi görünmüyordu. Elimi kısa olan saçlarımda gezdirdim. Saçlarım rastgele kesilmişti ve berbat görünüyordu. Gözlerim her zamanki gibi donuktu. Hep boş bakardım zaten ama şu an farklıydı. Gözlerim bağımlı olduğumu ele verir gibi bakıyordu.

Yine bir sürü olay geçmişti üzerimden ve değişen yalnızca bendim.

Duygularım yine yıpranmıştı. Bir iki günde öyle şeyler yaşamıştım ki biri bitmeden biri başlıyordu. Hilmi'nin bir şey yapamadığını düşünüyordum ama o yapabileceği en kötü şeyi yapmıştı; bana eroin vermişti.

Aynadaki yansımam gerçekleri ele verir gibiydi. Ben hiçbir zaman düzelemeyecektim. Her zaman daha kötüleri çıkacaktı karşıma. Dudaklarım çatlamış ve solgun görünüyordu. Aynı cildim gibi. Normalde bu kadar beyaz tenli değildim; fakat şu an bembeyaz görünüyordum. Gözaltlarım morarmıştı, göz bebeklerimde donukluk vardı. Eroin kullandığımdan beri böyle donuktu ama kullandığımda daha da donuklaşıyordu.

İlkyardım malzemelerini aynanın önüne bırakıp geri geri yürümeye başladım. Kendimden uzaklaşmak istiyordum sanki. Sırtım duvara değdiğinde yere çöktüm. Başım ellerimin arasındaydı. Ağlamaya başladım; hıçkırarak, iç çekerek.

Hiçbir şey iyi değildi. Hiçbir şey düzelmeyecekti. Ben her zaman bu saçma kaderimi yaşamak zorunda kalacaktım. İstemiyorum, diye mırıldadım. Yaşamak istemiyorum.

Ölüm...

Belki bir kaçış, belki sessiz bir saklanış. Ama son. Bu dünyanın soğukluğundan ve sahteliğinden uzak, yalnızlığa aşina olan insan için pek zor olmayacak gerçek.

YOSMADove le storie prendono vita. Scoprilo ora