Bölüm 34

3.9K 160 26
                                    

Teoman - Uçurtmalar

''O çocuk doğmayacak!''

''O çocuk doğmayacak!''

''O çocuk doğmayacak!''

Geldiğimden beri defalarca duyduğum bu cümle, kafamın içinde dönüp duruyordu. Oturalı belki de iki saat olmuştu ve beklediğim gibi büyük bir tartışmanın ortasındaydılar. Böyle özel ve ailevi bir konuda burada bulunmak kendimi fazlalık gibi hissetmeme neden oluyordu.

Geldiğimde kapımı açan adam, Buğra'nın annesi Kader'in kocasıydı. Adam Buğra'nın babasının yanında oldukça yaşlı ve bakımsız görünüyordu. Annesinin Ünal Erez yerine neden bu adamı seçtiği merak konusuydu.

Buğra'nın annesi Kader, tekli koltukta oturmuş, konuşmalara pek katılmasa da oldukça büyük bir dikkatle oğlunun ağzından çıkan yıkıcı cümleleri dinliyordu. Oldukça solgun görünüyordu, yaşından olsa gerek hamilelik onu zorluyordu.

Buğra'nın babası Ünal Erez ise üzerindeki siyah takım elbiseyle eski karısı Kader'in oturduğu koltuğun tam karşısına oturmuştu, onu son görüşümden bu yana on kat daha yaşlanmış görünüyordu. Buğra'nın düşüncesinin aksine o da bu bebeği istemiyordu. Doğrusu bu çok acımasız bir durumdu. Kader, bu bebeği tek başına yapmamıştı ve görünen o ki bebeği bir tek o istiyordu. Belki de Buğra'nın acımasız suçlamaları asılsızdı. O aslında bu hikâyedeki beyazlardan biriydi ama üzerindeki siyah leke, geçmişte babasını aldatması, onu her konuda suçlu durumuna düşürüyordu.

Kocası Erdal'da Buğra'yı yanıltarak, bu çocuğu istemediğini defalarca vurgulamıştı. Ünal Erez'in çocuğuna babalık yapmak, düşüncesinin onu pek memnun etmediğini surat ifadesinden anlayabiliyordum. Zaten genel olarak ya karısına ya da yere bakıyordu. Burada olmaktan memnun olmadığı belliydi.

Buğra ayakta öfkeyle bir o tarafa, bir bu tarafa dönüp duruyordu. Sonunda annesinin karşısında durdu. Annesi yorgun bakışlarını kaldırıp Buğra'nın ateş saçan siyah gözlerine dikti. Bütün gözler Buğra'daydı. ''Yarın sabah o bebeği aldırmaya gidiyoruz,'' dedi keskin bir sesle. ''Kabul etmeme lüksün yok.''

Annesi yorgun bir şekilde gülerek kafasını salladı. ''Bebeğimi aldırmayacağım.''

Buğra pozisyonunu bozmayarak nefesini öfkeyle dışarı verdi. ''Annelik konusunda ne kadar başarısız olduğunun farkında değil misin? Neden bir çocuğun daha böyle büyümesini istiyorsun?''

Kadın kafasını ellerine eğdi. ''Biliyorum...'' dedi üzgün bir sesle. ''Sana iyi bir anne olamadım ama anla beni,'' kafasını yavaşça Buğra'ya doğru kaldırdı. ''Bu benim son şansım.''

''Senin son şansın öldü,'' dedi Buğra sesini yükselterek. ''Geleceğinin hayallerini kurmayı bırak ve geçmişte yaptıklarından utan.''

Kadın elini kaldırarak Buğra'nın kenardan sarkan büyük elini tuttu. Buğra kafasını mekanik bir şekilde eline çevirdi ve daha sonra elini annesinin elinden sertçe kurtardı. ''Sakın aramızın düzeldiği fikrine kapılma.''

''Sen benim tek varlığımsın Buğra,'' dedi, eli öylece bomboş kalmıştı. ''Geçmişte babanla yaşadıklarımızın suçlusu tek benmişim gibi üzerime gelme artık. Gençtim ve yapılmayacak şeyler yaptım,'' iç geçirdi. ''Biliyorum sana iyi bir anne olamadım ama bırak da bana gelen son şansı değerlendireyim.''

Buğra yüzündeki sert ifadeyi bozmadı. ''Geçmişte iyi bir anne değil, anne olamadın sen,'' parmağıyla karnını gösterdi. ''O şey doğmayacak.''

YOSMAWhere stories live. Discover now