Bölüm 26

4.4K 181 26
                                    

Keyifli okumalar, yorumlar için teşekkürler. Bol bol yorum bekliyorum, umarım beğenirsiniz!

Genç adamın adı Buğra'ydı.

Bir metre seksen yedi santimetre boyu ile insanlar arasında oldukça dikkat çekerdi genç adam. Kemikli bir suratı, simsiyah gözleri vardı. Gözleri, bir kömürden daha kara, baktığınız zaman boşluğa bakıyormuş, hissi veren cinstendi. Dudakları ne ince, ne kalın ama çok şekilliydi. Laf aramızda, genç adam dudaklarını çok iyi kullanırdı, biraz hovardaydı. Burnu bir erkeğe göre çok şekilli ve dikti. Erkeklerin kolay kolay güzel olmayan burunları vardı ama bu çapkının burnu kusursuzdu. Çok koyu olmayan bir teni fakat teni ile zıt düşecek cinsten, simsiyah saçları vardı. Saçları annesine çekmişti, dalgalıydı ve ruhunun aynası gibi asi ve sert kıvrımları vardı. Kaşı, gözü, yüz şekli birbiri ile çok uyumlu ve estetikti. Fiziğine gelirsek, geniş omuzları, uzun bacaklara sahipti. Beğenilmekte hoşuna giderdi genç adamın, vücudunun genetiği güzeldi ama o durmamış, spor yapmış, kaslarını iyice sıkılaştırmıştı. Fakat genç adam, hiçbir şeyin abartılısını sevmezdi, bunu vücudunda görebilirdik, kasları ne az ne de çoktu.

Bunlar genç adamın görebildiğimiz kısmıydı, peki bu adamın ruhu nasıldı?

Ne severdi, ne sevmezdi, hobileri neydi?

Bu adam bir nota gibiydi. Tanrı esirgememiş, ona verebildiğine müzik yeteneği vermişti. Bir sürü enstrüman çalabiliyordu genç adam. Yeri gelir kemanı ağlatır, yeri gelir piyanoyu konuştururdu. Gitar zaten onun için bir çerez misali, atıştırmalıktı.

Genç adam, zeytini hiç sevmezdi. Zeytin olan bir masaya bile oturmazdı. Zeytin sevmemesinin nedeni ise annesinin aksine zeytin sevmesiydi. Çocukluğunda aklında ne kaldıysa annesiyle ilgili, genç adam onları tam aksine nefretle yapmamaya özen gösterirdi. Annesi, babasını aldatmıştı. Yetmemiş, onları bir başına bırakıp gitmişti. Daha küçük yaşında annesiz kalmıştı Buğra, kardeşiyle bir başına, yalnız kalmıştı.

Her insan bir hikâyedir. Sayfalarından acı geçmiş, can yakan hikâyelerdir; fakat Buğra, bir romandı. O, hiç dinmeyen bir ağıt, hiç geçmeyen bir bekleyişti.

Buğra kimdi?

Neden ondan böyle korkuyordum, neden ondan gelecek acıdan böyle çekiniyordum?

Ona bir cevap verebilecek miydim?

Buğra'yı bırakıp gidersem, aşkı tanımayan birine aşkı anlatmanın zorluğundan kurtulmuş olurdum ama aynı zamanda sevgiyi tatmamış yalnız bir adamı da bir kez daha terk etmiş olurdum.

''Sen...'' dedim merakla bana bakan bir çift siyah göze. ''Sevgi konusunda bir duvardan farksızsın. Ben sana aşkı nasıl anlatabilirim?''

Güzel yüzüne garip bir ifade hâkimdi. Yüzüme, terk edilmekten korkan küçük bir çocuk gibi, ameliyathanenin önünde umutla bekleyen bir hasta yakını gibi bakıyordu. Ne diyebilirdim ki? Beni mahvederdi. Benim her parçamı yok ederdi. O kadar derindi ki onunla o derinliğe ilerlersem yolumu bulamazdım. Ben zaten olduğum hizada zorla ilerleyen bir kızdım. Nasıl olacaktı da onu o derinlikten çıkaracaktım? Bilmediğim sularda yüzmek için ne iyi bir yüzücü, ne de kurtulacak kadar şanslı bir insandım.

''Köpeğine nasıl bakıyorsan, insanlara da öyle bak,'' böyle şeyleri yüzüne karşı söylemek istemiyordum aslında. Zaten içine kapanık biriydi ve ona açık sözlü olmak zordu. Yüzüme dikkatle bakıyordu, sanki gerçekten gitmemi istemiyordu. Benliğine hâkim olan yalnızlık onu iyice kuşatmadan onu birinin oradan çekip alması gerekiyordu yoksa onu yok edecekti. Güzel bir adamın yıkımı olurdu bu, en acıtandan. ''Sana aşkı kısaca anlatayım mı?'' diye sordum ve ona doğru yaklaştım. ''Aşk nedir biliyor musun?'' dedim ve aşağı doğru sarkan elini avucumun içine aldım. Elini kaldırarak yüzüme nazikçe sürtmeye başladım. ''Aşk, dokunmaya kıyamamaktır,'' dedim ve elini bıraktım. Bir adım daha attım ve aramızda kalan kısa mesafede gözlerine yumuşacık bakmaya başladım. ''Bakmaya doyamamaktır,'' kafamı eğerek boynuna yaklaştım. ''Milyonlarca koku birleşse arasından onunkini seçebilmektir,'' yeniden yüzüne bakmaya başladım. ''Aşk budur; koşulsuz, nedensiz ve hiç olmadık insanlara duyulandır.''

YOSMAWhere stories live. Discover now