Alışamadım Yokluğuna.

1.2K 93 0
                                    

"Derin kolunu düz tut, büktüğün zaman hızını kesiyorsun." Ağzımda biriktirdiğim havayı sesli bir şekilde dışarı verdikten sonra tekrar Mert'in elindeki darbe yastığına sert olmasını umduğum bir yumruk indirdim.

"Daha hızlı, sadece kol kasını değil tüm vücudunu kullan." Yorgunluktan bayılmak üzereydim, bir bucuk saattir aralıksız elinde tuttuğu siyah, sevimsiz şeye vuruyordum. Neyse ki bana kırmızı eldiven vermişti de içim az da olsa açılıyordu.

"Mert, ne olur biraz dinlenelim?" En büyük kozumu kullanarak dudaklarımı büzdüm ama adamdaki inat dağı delerdi. Başını olumsuz anlamda sallarken elinden biçimsiz aleti çıkarttı.

"Biraz da bacaklarını çalıştıralım." Gözlerimi devirmeye çalışsam da ona bile gücüm yoktu, nasıl nefes aldığıma hayret ediyordum. Bir odadan diğerine geçmek için dakikalarca düşünen bir insan spor salonunda ne işi vardı? Evet, evet, Mert güçlü bir zihin güçlü bir fizikle harmanlanır dediği için buradaydım, hatırladım. Kerem'den intikam almak istiyorsam dediklerine harfiyen uyacakmışım, onu da ekledi.

Nefes almakta zorluk çektiğim için, Kerem'den ne için intikam aldığımı unutmuştum ki ayağıma çarpan bir ayakla kendimi önce havada sonra yerde buldum.

"Ah! Ne yapıyorsun be? Belim kırıldı sanırım." Mert gözlerini yüzüme dikmiş bakışlarıyla bir şey anlatmaya çalıyordu ama ne demeye çalıştığı hakkında bir fikrim yoktu.

"Dalgınlık güç kaybettirir." Hah, sabahtan beri duyduğum bilmem kaçınca bilgece laf, bunları toptan almış olacak, gerekli anlarda yapıştırıyor.

"Kalk hadi." Ayağıyla kalçamı dürttüğünde bir umut kalkmama yardım etmesi için elimi uzatsam da o kum torbasını sabit tutmakla daha ilgili gözüküyordu.

Ellerimi yere bastırarak son gücümle kalktım, Kayra neredeydi? Gelip acilen beni bu psikopat eğitmenden kurtarması gerekiyordu.

"Bacağını kaldır ve dizinle tam ortaya vur." Bacağımı kaldırmak, normal bir zamanda elbette bu istediği yerine getirebilirdim ama şu an imkansıza yakındı.

"Derin, mızmız bir kız mı olacaksın, güçlü bir kadın mı, karar ver?" İki yandan tuttuğu kum torbasına baktım, yapabilirdim.

İkna etme konusunda oldukça iyiydi, zayıf tarafını görüyor ve güçlendirmek için hamle yapıyordu. Dövüşünde temelinde bu vardı sanırım, zayıf tarafına vurmaları bundandı rakiplerinin, aslında onlara 'burayı güçlendirmelisin, burayı' diyorlardı.

Bacağımı kaldırıp söylediği şekilde kum torbasına vurdum. Bacağımı kaldıracak gücüm olmamasına rağmen oldukça sert bir vuruş olmuştu.

"Tekrar." Pes etmeyeceğini bildiğimden aynı hareketi tekrar yaptım, sonra diğer bacağımla, ardından yine ve yine yaptım. İki saatlik eğitimin sonunda Mert mola vermeme izin verdi ve ben kendimi yere minderlerin üstüne bıraktım. Nefes almak bile canımı acıtıyordu.

"İlk güne göre iyiydin, hadi gel sana bir portakal suyu alalım." Gözlerimi açmakta zorluk çekerek yüzüne baktım, uzattığı eli tutup yerimden kalkıp peşinden ayaklarımı sürüyerek ilerledim.

"Selam savaşçı, bugünü sağ atlatman güzel." Kayra odasının kapısının önünde dikilmiş sırıtıyordu.

"Ölüyordum." Dudaklarımı kıpırdatarak söylesem de Mert kıkırdamıştı. Biraz önce sert, disiplinli bir adamken biraz sonra onu ilk tanıdığımda olduğu gibi eğlenceli, sevimli birine dönüşmüştü.

"Sonunda bir gülümseme bahşettin." dedim sahte bir sitemle.

Sandalyeye oturup göz kırptı. İki portakal suyu alıp bana uzatırken ben de yerleştim.

Ask Me To StayWhere stories live. Discover now