Tadın Kaldı.

1.6K 105 2
                                    

Seni sevdim

seni birdenbire değil

usul usul sevdim.

'Uyandım bir sabah' gibi değil, öyle değil.

Nasıl yürür özsu dal uçlarına...

Ve gün ışığı sislerden düşsel ovalara...

...

Seni sevdim,

artık tek mümkünüm sensin.

-Gülten Akın

Rüzgar sırtıma vururken, tüm vücudum ürperiyordu. Boynumda olan eline elimi daha sert bastırırken zaman kavramı giderek yitiyor, boşlukta savruluyordum. Gözlerimi sıkı sıkı kapatmış halde kokuya odaklanmıştım, parfüm, içki ve Kerem kokusu. Başımı döndüren bu olmalıydı. Dudakları yavaşlayıp nefes almam için boşluk bıraktığında gözlerimi belli belirsiz açtım. Yoğun ve yeşil -ama bu sefer daha koyu- bakıyordu. Boşlukta sallanmam yerini ürperttiye bırakmıştı. Rüzgar saçlarımın arasından geçip giderken, avuçlarım yanıyordu. Burada olmamalıydım, burada, onun kollarında... Bu kokuyu bilmem, hissetmem yasaktı. Sarı çizgiyi geçmiştim, hatta raylara yuvarlanmıştım ve tren son sürat yaklaşıyordu.

İki koluma tüm gücümü vererek göğsüne bastırarak ittim. Yerinde sendeledi. Tekrar aynı şekilde ittiğimdeyse bana anlamsız gözlerle bakmaya başladı.

"S-sen ne yaptığını sanıyorsun?"

Yüzünde hala o anlamsız ifade vardı. Sesimin daha yüksek çıkmasını umarak tekrar bağırdım.

"Böyle bir şeyi nasıl yaparsın, aklını mı kaçırdın?"

Gözlerini kısıp baktıktan sonra gülümsedi, şapşal, şebek bir gülümseme. Neydi bu şimdi?

"Ne gülüyorsun?" Sesim yankılanırken gülmesi şiddetlendi.

Kaşlarımı kaldırıp ona doğru birkaç adım attım, yüzüne birkaç saniye baktıktan sonra sol elime tüm gücümü verip suratına sert bir tokat indirdim.

Gözleri şaşkınlıkla açıldı. Arkamı dönüp hızlı adımlarla yürümeye başladım.

"Derin."

Adımlarını hızlandır.

"Derin."

Daha hızlı.

"Derin, bi' dursana ya."

Hayır. Asla.

"Derin, bi' beklesene ya."

Hızlan.

Koşar adım fidanları geçtikten sonra araba yoluna inip ağaçların altından koşarak ilerledim. Arkamdaydı, artık seslenmiyordu ama adımlarını duyabiliyordum. Ay ışığını ağaçlar engellediğinden, yol karanlık ve sessizdi. Hızlandığını fark ettiğimde koşmaya başladım, çok yakındaydı. Topuklu ayakkabılar ayağımı acıtıyordu, daha fazla koşamazdım. Bastığım taşlardan biri ayağımın altından kayınca dizlerimin üstüne düştüm. Son anda ellerimden destek aldığımdan hasar en aza inmişti, sol dizimde yoğun bir sızı hissettim. Kalkmak için güç aldığımda elini belimde hissettim, rüzgarın sırtıma değdiğindeki ürperti geri dönmüştü. Tek hamlede beni kaldırıp kucağına aldı.

"Bırak beni, bıraksana." Omzuna birkaç tane yumruk attığımda benden tarafa bakmıyordu. Ayaklarımı haraket ettirmeye kalktığımda dizimdeki korkunç sızıyla inledim, kanıyor olmalıydı.

Ask Me To StayWhere stories live. Discover now