Kuzgun.

1.5K 119 0
                                    

"Ölünceye kadar seni seveceğim sanmıştım baba

ama

aşık oldum."

-Umay Umay

Kerem girişte duran divanda kollarını aşağı sarkıtmış yatıyordu, ters giden bir şeyler vardı. İçeri doğru temkinli bir adım atıp etrafa bakındım, küçük kutu gibi evdi. Kerem'e doğru bir kaç adım daha attığımda yerdeki boş şişeleri gördüm. Uyuyordu, terlemişti ve üstüne hiçbir şey örtmeden yatmıştı.

"Kerem?"

Omzuna dokunmak için elimi uzattığım da sıcaklığı hissettim, endişeyle elimi alnına bastırdım, ateşi vardı. Elimi boynuna doğru indirip iyice kontrol ettim, fena halde sıcaktı, ateşi çok yüksek olmalıydı.

Ceketimi çıkartıp çantamla birlikte yerdeki minderlerin üstüne bıraktım. Tezgaha doğru ilerleyip plastik bir kaba soğuk su doldurdum. Tezgahın üstünde duran poşetleri karıştırdım, içki ve içiçekler diğerlerin de ise patates, domates gibi birkaç şey vardı. Burada uzun kalmayı planlamış olacak ki alışveriş yapmıştı. Temiz bir bez bulma umuduyla çekmeceleri karıştırsam da başarılı olamamıştım, içerdeki odaya yönelip yastık yüzlerinden birini alıp elimle üç parçaya ayırdım.

Bezleri suyun içine bastırırken Kerem'in baş ucuna oturdum. Bezin birini iyice sıkıp alnına yerleştirdiğimde hala tepkisizdi, diğer bezi ensesine bıraktığımda kısa bir an için kıpırdandı, bileklerine, göğsüne ve tekrar alnına bezi yerleştirmeye devam ettim.

Gözleri belli belirsiz aralandı, ağzından minik bir inleme çıktıktan sonra tekrar gözlerini kapattı. Bezleri yerleştirip mutfak tarafına yöneldim. Küçük bir tencere bulup sebzeleri yıkamaya başladım, hepsini küçük küçük doğradığım sebzelerin üstüne su ekleyip yerde duran piknik tüpüne yerleştirdim, boş şişeleri toparlayıp çöpleri dışarı çıkartırken Kerem'in bir şeyler mırıldandığını duyup yanına koştum.

Söyledikleri anlaşılmıyordu, tişörtü terden sırılsıklam olmuştu.

"Kerem, Kerem tişörtünü çıkartmamız lazım."

Yerinde kıpırdanıp gözlerini araladı, "Derin." gözleri tekrar kapanırken elimi tuttu.

Elimi sıkı sıkı tutan eline bakarken gülümsedim, aynı aitlik duygusu belirirken içim huzurla doldu.

Üstüne doğru eğilip "Kerem biraz doğrulman lazım, çok terlemişsin." diye fısıldadım.

Ceketini çıkartmak için hamle yaptığımda yerinde kıpırdandı, doğrulması için çekiştirip oturur pozisyona gelmesini sağladığımda tişörtünü arkasından çekip çıkarttım. Başka kıyafeti var mı, diye etrafa bakınmaya başladım, odadaki çekmeceli dolapta Sude'nin olduğunu tahmin ettiğim, pijama  ve şal vardı. Yatağın kenarını kontrol ederken bir kazak bulunca yatağın üstündeki battaniyeyi de alıp odadan çıktım.

Kazağı giydirmek için doğrulttuğumda gözlerini araladı, gözleri kızarmıştı, çok fazla içmiş olmalıydı. Kocaman bir çocuk gibiydi; sevgiye, şevkate muhtaç ama sürekli hırçın ve saldırgan. Kazağını düzelttirken başını omzuma yasladığında aynı kokuyu duyumsadım. Yatması için yardım edip üstüne battaniyeyi örttüm, ocağa baktığımda çorba olmak üzereydi, çorba denilirse tabii. Tabak bulup çorbayı doldurup Kerem'in yanına döndüm.

"Kerem, biraz doğrul da çorba iç."

Homurtular çıkartıp gözlerini kapalı tutmakta ısrar ediyordu. Çorbayı yere bırakıp omzuna dokundum, "Kalk hadi." biraz kıpırdansada gözlerini açmadı.

Ask Me To StayWhere stories live. Discover now