Pardon.

1.2K 102 18
                                    

 2 ay sonra

(19 Nisan 2012)

“Kerem.” Hazırladığım şahane kahvaltı sofrasına gururla bakıp adımlarımı yatak odasını yönlendirdim.

“Kerem.” Yataktan düşecekmiş gibi kolunu sarkıtmış halde yatarken dudaklarından bi “Hıı” sesi duyuldu.

“Kalk hadi geç kalıcaz.” Dizlerimin üstüne oturacak şekilde yatağa zıpladığımda gözleri belli belirsiz açıldı.

“Saat kaç?”

“Dokuza geliyor kalk hadi.” Sesim giderek daha sabırsız çıktığından gözlerini açık tutmaya çalışarak bana baktı.

“Tamam, sen hazırlan ben bi duş alayım çıkarız.”

 “Kahvaltı hazırladım.” dedim dudaklarımı küçük bir çocuk gibi sarkıtarak.

Beni başıyla onaylarken ellerini başına götürüp saçlarını kaşıyarak banyoya ilerledi. Bu görüntüye gülümserken yerimden kalktım. İki aydır aynı evde yaşamamıza rağmen hala onun her halini görmeye alışamamıştım. Uykulu hali, ilk uyandığı anki hali, ayaklarını balkon uzatıp gazete okuyan hali, portakal suyu sıkan hali, benimle şakalaşan didişen hali, film izlerken sıkıntıdan gözleri kapanan hali; iki ay içinde birçok haline şahit olmuştum ve hepsi birbirinden güzeldi.

Mutfağa ilerlediğimde telefondan gelen bildirim sesiyle irkildim. Telefonu elime aldığımda bunun bir doğum günü hatırlatması olduğunu fark ettim, Arda’nın doğum günü.

İçimi huzursuzluk kaplarken yüzümü buruşturdum. Uzun zamandır ertelediğim duygular beni ele geçirirken telefonu masaya bıraktım, geçen zaman içinde Begüm’le birkaç kez konuşmuştum ama Arda’yı sadece bir iki kez görmüştüm o zamanlarda da beni görmezden gelmişti.

İki aydır Kerem’le yaşıyordum ve bu durumu daha da içinden çıkılmaz bi hale sokuyordu, Begüm eskisi kadar kırgın ve kızgın değildi ama Arda yanına yaklaşmama dahi izin vermiyordu.

Kerem, mutfağa geldiğinde ben de çayları doldurup sandalyeye yerleşmiştim. Tek eliyle saçlarımı sol omzumdan ayırıp sağ tarafa toplarken açıkta kalan kısma sıcak bir öpücük bıraktı.

“Günaydın fesleğen.”

Ona inanamıyormuşçasına başımı sallarken gülümsedim, bu eve yerleştiğimden beri bana fesleğen diyordu, o şiir yüzünden.

“Günaydın.”

Tabağını günlerden açmışçasına doldururken bana kısa bir bakış attı.

“Neyin var?”

Ondan saklamanın bir anlamı olmadığını bildiğimden elimdeki kupayı masaya bırakırken gözlerimi yüzüne çevirdim.

“Arda’nın doğum günüymüş bugün.”

Kerem’in kaşları çatılırken elindeki çatalı tabağına bıraktı, cebinden çıkarttığı telefona kısa bir bakış attıktan sonra bana döndü.

“Aklımdan tamamen çıkmış.”

Başımı belli belirsiz sallarken gözlerindeki hüznü görebiliyordum.

“Yılın bu zamanı hiç ayrı olmadığınızdadır.”

Bana bakarken kaşları çatılmıştı, bakışlarını masaya çevirdiğinde çayından bir yudum aldı.

Belki de Arda’nın doğum gününe gitmeliydik, hem o zaman konuşmaları için bir bahane olurdu.

Telefonumun çaldığını duyunca yerimden kalkıp yatak odasına ilerledi. Kayra’nın adını ekranda görmemle gülümsedim.

Ask Me To StayWhere stories live. Discover now