Ne garip adam.

1.5K 112 6
                                    

"Günaydın." Mutfaktan içeri girdiğimde kusursuz bir kahvaltı sofrası eşliğinde kahvesini içen Begüm'e gülümsedim.

"Günaydın." Parıldayarak gülümsüyordu.

Kupama çayı doldurup yanındaki sandalyeye oturdum. Tabağıma, börek ve kahvaltılık koyarken, Begüm bana gülümsemeye devam ediyordu.

"Begüm, ne söyleyeceksin?" Gözlerimi devirip kıkırdadım.

"Aa, ne söyleyeyim, gülümsemek de mi yasak?"

"Ağzın kullaklarına ulaşmış. Ne oldu, söyle."

"Of iyi ya, senden de bir şey gizlenmiyor."

Çayımdan kocaman bir yudum alırken gülümsedim, gizlemek istesen gizlerdin sarışın bakışı takındım.

"Şey biz hafta sonu için Kayra'yla küçük bir tatile çıkıcaz."

"Ne?" Kupayı masaya bırakıp devamını dinlemek için ona doğru döndüm.

Gülümsedi, saçının kenarını kulağının arkasına atarken yerinde kıpırdandı.

"Ya biz senin doğum gününde biraz yakınlaştık." Doğum günümü hatırladığımda gözlerimi devirdim, o gece herkesin hayatında bir değişiklik olmuş belli ki.

"Nasıl bir yakınlaşma?" Muzip bir ifadeyle gülümsedim.

"Derin!" Gözlerini kocaman açıp yapmacık bir ifadeyle kızdı.

Yerimde kıpırdandım, yüzüne hadi ama kızlar arasında der gibi baktım.

"Öpüştük sonra da birlikte uyuduk, oldu mu?"

"Oldu, çok güzel oldu." Kahkaha atınca bana eşlik etti.

"Sanırım bu haftasonu bir şeyleri netleştireceğiz." Neyse ki birimizin aşk hayatı normal ilerliyordu.

"Hadi bakalım." Kupamı tekrar elime alıp çayın tadını çıkarttım.

~

Begüm ve Kayra gideli bir saat olmuştu, evde boş boş dolanıp kendime bir uğraş arıyordum. Bir filme başlayıp ilk yirmi dakikada kapattım, televizyonda hiçbir şey yoktu, kitap okuma çabam ise aynı sayfayı beş kere okuyunca son buldu.

Mutfağa girdim, dolaptan yumurta, süt, margarin çıkarttım, çekmeden unu da alıp internetten bulduğum ilk kurabiye tarifini yapmaya başladım.

Kurabiyeleri fırından çıkartırken saatte baktım, sekize yirmi vardı. Kurabiyeleri tabağa dizip bulaşıkları makineye yerleştirdim.

Kupama çay doldurdum, yanına koca bir tabak kurabiye alıp salona geçtim. Battaniyeyi üstüme çekerken, One Tree Hill'in rastgele bir bölümünü açtım. Peyton her zamanki gibi kırılan kalbini müzikle tedavi etmeye çalışırken, Lucas kendi hayatıyla ilgilenmekle meşguldü.

Üç bölüm peş peşe çok sevdiğim diziyi izleyip iki kupa çay eşliğinde koca bir tabak kurabiye yiyince biraz moralim düzelmişti.

Zilin sesiyle yerimden kalktım, saat on buçuğa geliyordu ve beklediğim kimse yoktu. Kim gelmiş olabilir diye düşünerek kapıya yöneldim.

Kapıyı açtığımda hayret ve panikle gözlerim açıldı. Arda, yerinde zar zor dururuyordu, sarhoş ve üstü başı dağılmış halde elinde ve kaşında kan izleri vardı.

"Arda?" Kapının kenarına tutunup kısa bir an için yüzüme bakıp bakışlarını aşağı indirdi.

Başını kaldırıp içeri doğru bir adım atarken panikle geriledim, işaret parmağını bana doğru doğrultup bir şey demek için cümleleri toparlamaya çalışıyordu.

Ask Me To StayWhere stories live. Discover now