Sen benim hikayemsin (Epilog)

1.5K 98 19
                                    

Masal prensesim, güneşli günler gibi neşeli olan biricik arkadaşım, iyi ki doğmuşsun. 

Biliyorum bildirimi gördüğünde elindeki telefona seninle dalga geçmemesini söyledin, biliyorum şu an biraz şaşkınsın ama sana minik bir hediye vermek istedim. Derin de bana katılmak isteyince ortaya böyle bir şey çıktı. 

Seni seviyorum... Derin de seviyor.

Kışların Aralık kadar, yazların bir ömür sürsün. Yeni yaşında sana huzur diliyorum, bolca huzur.

Öpücüklerle, İrem. 


Yüzüme vuran güneşe gülümserken gözlerimi kırıştırdım. Aralığın sonuna gelmiştik... Aralık... Bir aydan çok daha fazlasıdır Aralık, sadece bir ay olamayacak kadar nadide olandır. Belki bir mevsim olmalıdır, tek başına. İçinde bir sürü dilek biriktirir, bir sonraki yıla aktarılacak bir sürü umut. Aralık bir şiir biçimdir, Aralık bir filmin bitiş jeneriğidir, Aralık yolun eve ulaştıran adımıdır.

Hava soğuktu, hava hep soğuktu ama içim sıcacıktı. Burnuma dolan enfes koyuyla yere serili olan pikenin üzerinden kaldırdım sırtımı, ayaklarımı kıvırıp altıma diz kapaklarımın üstünde durdum.

"Ona ihtiyacım var," derken ellerimi öne doğru ihtiyaçla uzattım. "Onu bana ver."

Gülümsedi... Güneş yüzünün sağından vuruyordu, üzerinde deri ceketi, içinde kapüşonlusu ve altında kot pantolonu ile tam tepemde dikilirken onu izleme keyfini çoğaltmak istiyordum. Bunun içinde elinde tuttuğu karton bardağa ihtiyacım vardı.

"Kerem..." dedim son sesliyi uzatarak. "Kahveyi bana ver."

Gülümsedi... -tekrar- Kalp doktoruma bu konuyu artık bildirmem gerekiyordu, çok çok çok uzun zamandır birlikteydik, artık gülümsemesine kalp ritmi artışıyla tepki verme evresini geçmem gerekiyordu.

Çok çok çok uzun zamandır birlikte olmamız sayısal veriler bazlı bir bilgilendirmeydi, yoksa onu gördüğüm ilk günün dün olduğuna eminim. Evet evet, o kapıdan adım attığı ilk dakika biliyordum, benim gezegenimin adı Kerem Sayer'di. Herkesin bir evreni vardır, benimki oydu, bütünüyle. -en çok gülüşüyle-

"Demek kahveyi istiyorsun?" dedi oyuncu tonu ve öne doğru uzattığı dudaklarıyla üstünlük sağladığını bilerek.

"Bunun karşılığında benim de bir şey almam gerekmez mi?"

Dizlerimin üzerinde doğrulurken dudaklarımı onunkinden daha çok büzdüm. "Öpücük?" dedim dudaklarımı çözmeden.

"Derin Kaya... Ben bu kadar çabuk tavlanacak bir adam mıyım?"

"Ah," dedim parmak uçlarımda alnıma vururken. "Benim hatam, üzgünüm."

Kaşlarını 'ee, biraz' dercesine kaldırdığında devam ettim.

"Üç gece erkek erkeğe çıkma, bir hafta boyunca evde sigara içme... Nasıl?"

Başını geriye atarken gürültülü bir kahkaha attı.

"Güzel teklif kabul ama ben başka bir şey isteyecektim."

Başımı hafifçe yana eğip kaşlarımı çattım. "Ne isteyecektin?"

"Begüm'e bebek için hediyeyi sen seçer misin, ben hiç anlamam bu işlerden diyecektim."

"Seçe-" Durdum. Yerimden kalktım. Kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalktı. "Begüm hamile deği-"

Başımı geriye itip gülmemek için kendini zor tutan ifadesini süzdüm.

"Begüm hamile mi?" Çığlık atmamla kahkahası geri döndü.

Ask Me To StayWhere stories live. Discover now