22. Öldürmedim

339 47 14
                                    

Pekde huzurlu geçmeyen bir geceden sonra uyanmayı başarmıştı Chuuya. Gözlerini ovuşturarak açtı, yatakta doğruldu ve biraz sakinleşmek için derin bir nefes aldı. Hep yaptığı gibi bugünde söylemeyi unutmadı.

"Günaydın." fakat cevap yoktu. Chuuya'nın uyku sersemliği biraz geçtikten sonra yatakta kendinden başka kimsenin olmadığını fark etti. "Dazai nerede?" yataktan kalkıp banyoya gitti. Oradada yoktu Dazai. Bir yere gitmiş olsaydı ona haber vereceğini biliyordu Chuuya bu yüzden evin her yerini aramaya koyuldu.

Üst kata alt kata baktı ve hiç birinde yoktu. İçini endişe kaplamıştı. Başını ovup su içti ama hala endişeliydi. Tıpkı hapishanedeyken onu aradığı zaman bulamadığı günler gibiydi. Hep onun öleceği korkusuyla yaşıyordu hapishanede. Bu yüzden onu etrafta görmeyince terlemeye, ve hafiften elleri titremeye başlıyordu.

Yine berbat bir kabusun ardından iyi uyku alamamıştı ve şimdi korkuları geri dönmüştü. Sakin kalamıyordu. Duvara yaslandı. Düzenli nefes almaya uğraştı. Ama nafile, gözünün önüne sürekli Dazai'nin ölü bedeni geliyordu. Ellerini başına koydu.

"Hayır...hayır o ölmedi...öldürmedim...hayır..." sessiz çığlıkları evde yankılanmaya başlıyordu. Umutsuzca bağırıyordu. Ve bardağı taşıran son damla, Dazai'nin bedeninin yanmasıydı, Chuuya çığlık attı.

"HAYIIRRR!!"

"Hey Chuuya neler oluyor?" Chuuya kapıdan gelen sesle ona döndü. Dazai elinde poşetlerle kapıda duruyordu. Chuuya'nın çığlığını duyunca, elindeki poşetleri hemen yere atıp Chuuya'ya koştu.

"İyi misin?" Dazai omuzlarından tutup kendine dönderdi. Chuuya Dazai'nin karşısında olduğunu görünce rahatlamıştı ama biraz önce gördüğü rüyayı unutamıyordu. "Bir-bir kabustu." "Uyanıkken kabus mu gördün. Chuuya..." sözünü tamamlamadı. Chuuya'yı kaldırıp mutfağa götürdü. Onu sakinleştirmeye çalışıyordu ama onunda aklını yiyen düşünceler vardı. Onu bu halde gördükçe hiçbir şey yapamadığı için kendini suçluyordu ama bununda ona faydası yoktu.

Sandalyeye oturtduktan sonra bardağa su koyup ona uzattı.

"Doktora gitmeye ne dersin?" Chuuya cevap vermedi. Belkide gitmek iyi olur diye düşündü, ama aklındaki şu düşünce baskınlık kurdu. 'Bu olayı yaşayanlardan biri bana bir şey söylemediği sürece başka biri ne derse desin ne anlamı vardı ki?'

"Şimdi daha iyiyim. Sorun yok." Dazai onu zorlayamayacağını biliyordu. Chuuya'nın ne düşündüğünü tabiki anlıyordu. Başını salladıktan sonra ortamı yumuşatmaya çalışarak kahvaltıyı hazırlamaya başladı.

...

Hapishaneden sonra, Dazai bir iş bulmuştu. Chuuya henüz çalışmıyordu daha doğrusu, önceden yaptığı işlerden dolayı düzenli olarak maaş alıyordu. Bu yüzden çalışmaya gerek duymuyordu. Ve zaten bu haldeyken çalışabilir miydi ki?

Dazai bir Ajansta çalışıyordu. Atsushi'yle beraber. Geçmiş kayıtlarında hapishanede oldukları silinmişti. Bunu yapanda başka bir yerde çalışan eski arkadaşları Ango'ydu. O günden sonra hiç görüşmemişlerdi. Ama Ango onlar için resmi işlemler yapıyordu. Aslında Chuuya'nın düzenli bir maaş almasının yarı sorumlusuda Ango'ydu. Gerçekten çok yardımcı olmuştu.

Genellikle evden ayrılmazlardı. Ayrılsalar bile tatile veya kafa dağıtmak için farklı yerlere giderlerdi beraber. Tek başlarına gitmezlerdi.

Değişmeyen tek şey arada sırada kavga etmeleriydi. Neredeyse rutin haline gelmişti. Ama nedense kavgadan veya tartışmadan sonra ikiside gülerek kavga sonlanırdı. İkisinide rahatlatıyordu. Ama ciddi manada bir kavgaları olmamıştı hiç. Olsaydı barışmaları oldukça zor olurdu.

Akşam olmuştu, sabahki olaylar bir süreliğine unutulmuştu. Koltuğa oturmuşlar, önlerinde televizyon, üzerlerinde battaniye ve ellerinde mısırla sessiz sakin film izliyorlardı.

İkiside odaklanmış gibi gözüküyor mısır ve televizyon haricinde bir ses gelmiyordu.

Dazai filme bakmayı bırakıp yana döndü, Chuuya başını onun omzuna yaslamış mısır yiyordu. Turuncu saçları, Televizyondan gelen ışıklarla renk değiştiriyordu. Beyaz, karanlık, mavi, yeşil renkli sahneler geldikçe Chuuya'nın turuncu saçlarıda onlara uyum sağlıyordu. Dazai bu renk değişimlerine dalıp gitmişti.

"Saçlarımı izleyeceğine filmi izlemeye ne dersin?" hiç hareket etmeden konuştu Chuuya ve mısır yemeye devam etti. Karşılığında bir kıkırdama almıştı.

"Sende film izlemek yerine beni izleyebilirsin." "Film daha iyi duruyor." Dazai sahte bir biçimde konuştu. "Kalbimi kırıyorsunnn ChuChu..." "Hm ondan." dedi umursamaz bir biçimde Chuuya.

Dazai'yi film gerçekten sıkmıştı kendi seçmesini rağmen. Bu yüzden Chuuya ile konuşmak istiyordu ama onun umursamadığı belliydi. Aklına gelen düşünce ile sırıttı.

Elini Chuuya'nın diğer tarafına götürüp, tasmasıyla oynamaya başladı. Mükemmel parmaklarıyla boynunu hafifçe okşuyor ara sıra parmaklarını tasmanın altına sokup çekiştiriyordu. Çekiştirdikten sonra aniden bırakıp bir sesin çıkmasına neden oldu.

"Rahat dur." ve aldığı tek cevap buydu. Ama Dazai'nin bugün pek rahat durası yok gibiydi. Onun cümlesine karşın biraz daha oynadı. Sonra ellerini tasmadan uzaklaştırıp tişörtünün içine yavaş yavaş sokmaya başladı. Elleri göğsüne doğru hareket edip okşarken, kafasını geriye çekip ensesine nefesini üflemeye başladı.

Chuuya birden Dazai'nin iki omzundan bastırıp koltuğa yatırdı. Ve bir gülümseme ile cevap verdi. "Sana rahat dur demiştim." "Zaten öyle yaptım." Chuuya gözlerini devirdi ve dudaklarına ilerledi.

Freedom | Soukoku | ✅Where stories live. Discover now