16. Hiç Yaşamamış Olmak

957 104 125
                                    

~3 yıl sonra~

"Eğer tek bir dilek hakkım olsaydı, hiç yaşamamış olmayı dilerdim."

"Hadi ama Dazai-san başka yaratıcı fikirlerin yok mu?"
"Atsushi-kun ama yalan söylemek istemiyorum~"
"Peki Dazai-san peki."
"Tamam sıra bende, soruyorum." meraklı gözlerini Dazai'ye dikti Atsushi.
"Beni seviyor musun?" gözlerini heyecanla açmış soruyu beklerken, bu soru karşısında meraklı gözleri bıkkın bir ifade ile yere kaymıştı. Başını masaya koyarak ofladı.

"Of Dazai-san bu sorudan bıkmadın mı?!"
"Atsushi-kun sende hiç bir şeyi beğenmiyorsun ama!!" Atsushi bıkkınlıka olduğu yerde kımıldadı ve başını kaldırdı.
"Dazai-san boşver biz oyun oynamayalım."
"Pft, kendin kaybedersin."

Atsushi sonunda rahatlamış bir ifadeyle sandalyesinde dik bir konuma gelerek. Etrafına bakmaya başladı. En sonunda gözünü bir yere kestirince koşar adımlarla oraya gitti.

"Hadi Ranpo-san beraber oynayalım" Atsushi kedi suratı yapıp masaya yayılarak kitap okuyan adamın yanına çöktü.
"Ne oyunu, kitap okuyorum görmüyor musun?"
"Beraber okuyalım kitabı Ranpo-san!" sesini daha da yükselterek, ışıltılı gözlerini dikti adama.
"Atsushi-kun sen okumayı biliyor muydun?"

Atsushi'nin ışıltılı gözleri yavaşça solarken, kendini yere bıraktı ve kırılmış bir ifade ile konuştu.
"Çok acımasızsın Ranpo-san..."

Kahverengi giysilere bürünmüş adam başını kaldırıp bakmamıştı bile Atsushi'ye. Kitabını gülerek okurken arada yanında biriktirdiği atıştırmalıkları yiyordu.

Dazai masasında video izlerken bir an durdu ve Atsushi'ye baktı.
"Atsushi-kun?" yerde sürünürken ayağa kalktı ve Dazai'nin yanına gitti Atsushi.
"Efendim Dazai-san?" diye sordu Atsushi.
"Bugün günlerden ne?"
"12 Ağustos olması lazım." Dazai düşüncelere dalmıştı bile, Atsushi hala neden sorduğunu anlamadığı için merakla ona bakıyordu ama Dazai açıklayacak gibi durmuyordu.

En sonunda kendi masanına döndüğünde önündeki kağıtlara boş boş bakmaya başlamıştı.

Dazai düşüncelerden çıkmıştı, birden ayağa kalkıp üstüne ceketini geçirdi ve kapıya ilerledi. Kapıyı açarken seslendi.
"Atsushi-kun benimle gel." Atsushi soru sormadan masasından kalkıp arkasından gitti kahve saçlının.
.
.
.
Sokağa çıktıklarında Dazai hiç bir açıklama yapmadan ilerliyordu. Atsushi ise ne soru sormak istiyor ne de susmak istiyordu, bu ikilem arasında gidip gelirken Dazai konuşmaya başladı.
"Atsushi-kun nereye gittiğimizi sormayacak mısın?"
"...sormam gerekiyor mu?" kıkırdadı Dazai,yaya geçidinden geçtikten sonra Yokohama'nın sessiz yerlerine doğru ilerlediler.

Atsushi bu yolun nereye çıktığını düşünürken, Dazai birden durdu.
"Dazai-san sorun ne?" Dazai arkasını dönmeden elini cebine attı ve bir kağıt çıkarttı.
"Oraya gideceğimiz zaman bunu senin vermeni istiyorum."
"O ne?" merakla Dazai'inin elindeki kağıda bakıyordu. Dazai bir süre daha ekindeki kağıdı tuttu, sanki vermek istemiyor ama vermesi gerekiyormuş gibiydi, yüzünde buruk bir gülümseme vardı. Sanki Dazai gibi değildi, o alaycı tavrından eser dahi yoktu, yüzünde görülen tek duygular, içten bir gülümseme ve gerçekten paramparça olmuş bir kalbin yüze vurmuş hali.

Atsushi bir Dazai'nin eline birde bu duyguları onun yüzünde ilk defa gördüğü için, gözlerine bakmaktan kendini alamadı. Ama en sonunda verdi kağıdı Dazai. Burukluk daha da yayıldı yüzüne.

Atsushi bir süre daha, Dazai ye baktıktan sonra kağıdı aldı eline. Kağıt katlanmış, buruşmuştu ve sanki bir kısmı yanmış gibiydi, kağıt küçük bir parçaymış gibi duruyordu, ve kağıt açıldığında tam yarısında kağıt gerçekten yanmış orada kül izi kalmıştı.

Freedom | Soukoku | ✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin