17. Bencil

824 98 75
                                    


5 bin oldu... 🍬

Cidden çok mutluyum kitabı ilk yazdığım zaman, arkadaşıma atmıştım ve çok az okunma vardı isyan ediyordum, ve sonunda bu günlere geldik :')

Hepinize çok teşekkür ederim sizi seviyorum 💕

* * * * * * * * * * * *
"Atsushi o seste neydi?" yataktan aniden kalkmış, zar zor çıkan sesiyle konuşmaya çalışmıştı Akutagawa.
"Sorun yok Akutagawa sen uzan ben bakıp gelirim-"
"Hayır..." aniden kolundan tutulunca olduğu yerde kaldı beyazlı. Nazikçe onu tutan çocuğa baktı. Başını eğmiş perişan bir halde yatakta oturan Akutagawa vardı. Atsushi ona bakınca, kalbi sıkıştı ne kadar zaman geçerse geçsin ona ne zaman baksa kalbi ilk gün ki gibi atıyordu.
"...gitme." sadece sessiz kaldı Atsushi. Kolunu tutarken sessizce mırıldanmıştı Akutagawa.

"Akutagawa sadece bak-" birden kolunu hızlıca çekip yatağa düşmesini sağladı Atsushi'nin, ama şaşırdığı şey bu değildi, çektikten sonra sıkıca sarılmıştı ona. Aslında küçük bir hareket olsa sıkmaya çalıştığı kolları düşecekti. Ne gücü kalmıştı ne de sesi...

Atsushi dayanamıyordu daha fazla. Onu hergün böyle görmekten, Dazai'nin herkesi terketmesinden, onun güvendiği, onun gibi olmak istediği adamın gitmesinden, akıl aldığı adamın vurulmasından, her şeyden bıkmıştı, yorulmuştu ama güçlü olmak istiyordu. Ama böyle bir durumda en fazla ne yapabilirdiki? Sadece karşısındakine sarılabilirdi... Onunda gideceği güne kadar bekleyecekti. Hayat ona başka şans vermemişti.

Ama dayanabilir miydi? Bunca acı altından kalkabilir miydi?

Ve sadece sarıldı. İncecik belini, yemek yemediği için sayılan kemiklerini iyice sardı. Dağılmış saçlarını okşadı, sarıldı...sadece bunu yapabiliyordu.

"Lanet olsun neler oluyor burda!" Tachihara demir kapıyı yumruklarken söyleniyordu. Ne yan hücrede ne olduğunu görebiliyordu ne de ses duyabiliyordu. Duyduğu son sesin silah sesi olduğuna emindi ama ne bir çığlık ne de bir ayak sesi.

Yeniden bir lanet ederek, masaya oturdu yeniden.

*Revir*
"Oda bu seste neydi?" aniden yatakta doğrulmuş kapıya doğru bakıyordu. Kolu Kunikida'nın beline sarılmış bir biçimde durduğu için o aniden kalkınca kıpırtıyla beraber Odasaku da uyanmıştı.

"Hm?" yatakta doğrularak o da kapıya doğru bakmaya başladı.
"Hangi ses?" Kunikida yataktan kalkmaya çalışarak konuştu.
"Sanki bir silah sesi duydum."
"Silah mı?" Odasaku anında yataktan kalkarak kapıya doğru ilerledi. Arkasındanda Kunikida geliyordu.

"Sen burda kalıyorsun." Kunikida şaşkın bir biçimde ona dönmüş sinirli bir ifadeyle bakan Odasaku'ya baktı.
"Ben iyiyim-" Odasaku kaşlarını çatıp Kunikida'nın üstüne doğru gidiyordu. Kunikida ise onun bu yönünü ilk defa görüyordu, Neden bu kadar sinirlenmiştiki? Korkmuyor değildi, bu yüzden Odasaku üstüne geldikçe oda geriye doğru gidiyordu.

En sonunda gideceği hiçbir yer kalmamıştı, duvara yaşlanmış hala ona doğru ilerleyen Odasaku'ya bakıyordu. "Sen burda kalacaksın." Odasaku sert bir şekilde konuşmuş aralarında neredeyse mesafe kalmayacak kadar yaklaşmıştı ona.

Kunikida bu durumdan ise hiçte memnun değildi, ona emir verir tarzda konuşması hiç hoşuna gitmemişti. Sinirlenmeye başlamıştı. "Bana emir mi veriyorsun!?" Odasaku tek kelime etmedi. Sadece gözlerini mavilerden ayırıp aşağıya doğru indirdi. Kunikida, böyle bir durumda onun bu hareketleri yapmasınada şaşırıyordu. Sanki karşısındaki bambaşka kişiymiş gibiydi. O ise ellerini karşısındaki adamın göğsüne dayamış itmeye çalışıyordu.

Freedom | Soukoku | ✅Where stories live. Discover now